29 Nisan 2008 Salı

SAĞLIĞIMIZLA OYNADILAR

Coca Cola nın Son Oyunu:
TURKUAZ Gerçeği:

Dün gece eve dönerken su almak üzere markete uğradım. " Görevliye şöyle sordum : 1,5 lt su var mı?. Ama Turkuaz dışında lütfen" Turkuaz çıktığından beri bu şekilde su alıyordum artık. Para verip kötü su içmeye hiç niyetim yok... Marketteki adamın dediklerini aynen aktarıyorum: Abi ben o sudan satmıyorum. İnan ki gelen müşterinin onda dokuzu senin söylediğin şeyi söylüyor" Peki neden halen daha satıyorlar diye sordum. Abi turkuaz suyu, marketlere bedava veriliyor. Satarsan kâra geçiyorsun, satmazsan öylece duruyor. Ama ben satmıyorum, çünkü alan yok". Uzun söze gerek yok; hiçkimse almazsa, hiç kimseye satamazlar... Lütfen okuyun, okutun! Bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum.Türkiye'de bazı şişeli İçme suları doğal kaynak suyu değil. Doğal kaynak sularında devlete para ödemeniz gerekiyor, artı bu tesislerin yatırım maliyeti çok yüksek. Dolayısıyla, mesela COCA COLA ne yaptı? Uludağ’da kaynak suyu araştırmalarında maliyetleri yüksek bulduğu için BURSA/KESTEL deki C.Cola fabrikasında, derin kuyu pompalarıyla ovanın suyunu çekerek bunu da tersosmos'dan geçirip filtre ederek hem Coca Cola meşrubatını hem de TURKUAZ’I şişelemeye başladı.TURKUAZ'ın etiketinin üst ve altındaki Kahverengi şeritlere dikkat edin... SOFRA İÇECEĞİ yazar... Devlet, C.Cola'nın uyanıklığını kanuna uydurmak ve uyanıklığa yapılacak itirazları bertaraf etmek için böyle bir kural çıkardı... Binlerce dönümlük tarım arazisinin bulunduğu ve Coca Cola hariç hiç bir işletmeye Derin Kuyu Pompası çakma İZNİ VERİLMEYEN Kestel ovasında, yeraltından çekilen su, filtre edilip daha sonra içine bazı mineraller katıldıktan sonra Türkiye'nin en ücra kasabalarında bile satılıyor ve lıkır lıkır içiliyor. Bazı yazlık kasaba ve köylerde neredeyse TURKUAZ harici içme suyu bulamazsınız. Çünkü dağıtım ağı çok güçlü... Bayilere baskı bile olduğu yolunda duyumlar aldım. Turkuaz içmeye devam edecekseniz, unutmayın... Yapay bir Su İçiyorsunuz. Duyarlı bir vatandaş olarak konuya dikkatinizi çekerim. Her tarafı doğal kaynak sularıyla dolu memlekette, millete kuyu suyunu zorla ve de üstüne para alarak içiriyorlar. İçmeyin arkadaşlar!
Y.Doç.Dr. Cemalettin CAMCI
Fırat Üniversitesi Genel Cerrahi AD Elazığ-Türkiye

27 Nisan 2008 Pazar

Hüseyin Üzmez




77 yaşındaki Hüseyin Üzmez, 14 yaşındaki bir kıza tecavüz ettiği iddiasıyla cezaevinde
Vakit yazarı tutuklandı
Anadolu'da vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez, önceki gece yarısı Mudanya'da düzenlenen operasyonda 14 yaşındaki B.Ç adlı kız çocuğu ile cinsel ilişkiye girdiği iddiasıyla gözaltına alındı. Üzmez çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı. B.Ç'nin annesi L.Ç'de cinsel istismara yardım ve kızını zorladığı gerekçesiyle cezaevine kondu.
" Şeriatçı olmakla " gurur duyduğunu söyleyen Üzmez, 5 yıl önce de kendisinden 50 yaş küçük Ayşe Yılmaz'la evlenmişti. Üzmez'in adı, lise öğrencisiyken 22 Kasım 1952'de dönemin Vatan Gazetesi Sahibi ve Başyazarı Ahmet Emin Yalman'ı "Allah düşmanı" diyerek 6 el ateş edip ağır yaralamasıyla duyulmuştu. Üzmez, bu olaydan sonra yakalanınca 10 yıl hapis yattı.
B.Ç'nin ailesinin Hüseyin Üzmez'in Mudana'daki yazlığında temizlik işlerinde çalıştığı öğrenildi. Üzmez'in B.Ç'nin annesi L.Ç'ye "Kızını imam nikâhıma alacağım" diyerek B.Ç ile ilişkiye girdiği iddia edildi.
Polisin operasyonu B.Ç'nin babasının şikâyetiyle başlattığı bildirildi. Adliyeye sevk edilen Üzmez ve L.Ç tutuklandı. Üzmez, adliyeden ayrılırken gazetecilerin sorularını "sizinle daha sonra hesaplaşacağım" diyerek yanıtladı. B.Ç devlet koruması altına alındı. Hüseyin Üzmez, 5 yıl önce de kendisinden 50 yaş küçük Ayşe Yılmaz'la evlenmişti ve bu evliliğe Hafızlık yapan Yılmaz'ın ailesi karşı çıkmıştı. Baba Mustafa Yılmaz evlilik haberlerinin gazetelerde çıkmasının ardından, evliliğe razı olduklarını öne sürerek " Peygamber Efendimiz de Ayşe Anamız 9 yaşındayken evlenmişti. Kızımın evlenmesine ilk zamanlar karşıydım ama sonradan normal karşıladım" demişti. Hüseyin Üzmez'in, 72 yaşındayken evlendiği 22 yaşındaki Ayşe Yılmaz'a İstanbul'dan bir ev ve o dönemde son model bir araba aldığı iddia edilmişti.
Bir üniversiteli kızla yaşadığı aşkı anlattığı "can pazarı" adlı bir romanı bulunan Hüseyin Üzmez'in, adı Aczmendi tarikatı lideri Müslüm Gündüz'ün Fadime Şahin ile basıldığı evin sahibi olarak da gündeme gelmiş, Üzmez, "Ben o evi Müslümanlara tahsis etmiştim" demişti.
Tecavüz ettiği öne sürülen kızın annesiyle de ilişkiye girdiği iddia edildi.
Üzmez özel koğuşa alındı
Küçük yaştaki kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle tutuklanan Vakit gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez’in, tacizde bulunduğu iddia edilen B.Ç’nin annesi L.Ç. ile de ilişkisi olduğu iddia edildi. Üzmez’in yaptıklarına seyirci kalarak cinsel istismarı teşvik ettiği iddiasıyla tutuklanan anne L.Ç’nin, “Üzmez, benimle de ilişkiye girdi” şeklinde ifade verdiği öğrenildi.
Üzmez’in L.Ç. ile telefonda cinsel içerikli konuşmalar yaptıktan sonra telefona B.Ç’yi istediği ve küçük kızla da aynı şekilde konuştuğu iddia edildi. Üzmez, susma hakkını kullanarak ifade vermezken 14 yaşındaki B.Ç’nin Üzmez’in kendisine yaptıklarının tümünü gözyaşları içinde anlattığı, anne L.Ç’nin de Üzmez’in kendisiyle de ilişkiye girdiğini anlattığı ifade edildi.
Üzmez’in B.Ç’nin ailesiyle birkaç yıldır tanıştığı, küçük kızın babasının Üzmez’in B.Ç’ye yaptığı cinsel istismarı öğrendikten sonra polise başvurduğu ve yaklaşık iki aydır da eşi L.Ç’den ayrı yaşadığı öne sürüldü. L.Ç’nin gözaltına alınmadan kısa bir süre önce Üzmez’in banka kartını kullanarak 350 YTL çektiği tespit edilirken Üzmez’in, anne ve kızına Bursa’ya bağlı Mudanya’daki yazlığının yanında ev tutmak üzere olduğu, son buluşmalarında bu ayrıntıyı konuştukları belirtildi.
10 yıldan daha etkili oldu
Daha önce gazeteci Ahmet Emin Yalman’a suikast düzenlediği için 10 yıl cezaevinde yatan Üzmez’in cezaevindeki yetkililere, Daha önce 10 yıl hapis yattım. Ama bu olaydan sonraki ilk gece bana 10 yıldan daha fazla geldi” dediği belirtildi.
İnegöl Şükrü Naili ilköğretim okulu 8. Sınıf öğrencisi B.Ç. devlet denetimindeki kız yurtlarından birinde koruma altına alınırken uzmanların raporlarına göre, Bursa dışındaki bir yurda gönderilerek tedavisinin orada sürdürüleceği açıklandı. Uzmanlar, B.Ç’nin yaşadığı travmayı uzun süre atlatamayacağını ifade ettiler.

21 Nisan 2008 Pazartesi

Umut ÜLGER

UZMANLAR UYARIYOR
KÖR OLABİLİRSİNİZ
Gözünüzü güneşten mutlaka koruyun.
Uzun süreler güneş ışığına maruz kalmak katarakt rahatsızlığının erken dönemde gelişimine neden olabilir. Güneşe çıplak gözle uzun süre bakıldığında retinanın merkezinde yanık oluşur. Bu soruna güneş tutulmasını çıplak gözle izleyenlerde de rastlanmaktadır. Bu noktada güneş gözlüğü büyük önem kazanıyor. Çünkü gözlük, güneşin zararlı etkilerini filtre ederek hem kataraktı hem de makula hastalığını önler. Bu etkiyi de ancak kaliteli güneş gözlüğü sağlayabiliyor. Eğer adi, yanlış güneş gözlüğü kullanırsanız gözdeki bu hastalıkların riskini arttırırsınız. Yaz aylarında deniz, havuz ve güneşin etkisi ultra viyole ışınları gözümüze daha çok yansır. İşin ilginç yanı bulutlu havalarda bile ultra viyole ışınları ve güneş gözümüze zarar verebiliyor.
Gözlük nasıl olmalı?
Güneş gözlüğünüz mutlaka ultra viyole filtreli (UV) olmalı. Kullandığınız gözlüğün filtreli olup olmadığını belirten sağlık bakanlığı sertifikası bulunmalı. Güneş gözlüğü göz çevresini örterek yüze oturmalı.

Camlar koyu renkli ve her yerde aynı renkte olmalı. Numaralı gözlük kullananlar güneş gözlüğü almadan önce mutlaka göz hekimine danışmalı.

16 Nisan 2008 Çarşamba

Umut ÜLGER

Bankalar 93 ayrı hizmet ücreti ve komisyon alıyor
Ankara Ticaret Odası (ATO) Türkiye'deki bankaların hizmet ücretlerini araştırdı.
ATO'nun, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BBDK) ile bankalardan derlediği bilgilere göre, Türkiye'de faaliyette bulunan 50 banka 93 ayrı isim altında hizmet ücreti ve komisyon alıyor.
Kamu ve özel sektör bankaları, hizmet ve komisyonlardan 2005 yılında 5 milyar dolar, 2006 yılında 5,8 milyar dolar gelir elde etti. 2007 yılında ise 7,9 milyar dolara yükselen hizmet ve komisyon gelirleri 2006 yılına oranla yüzde 36,34, 2005 yılına oranla da yüzde 57,91 oranında arttı. Bankacılık hizmet ve komisyon gelirleri, bankaların faizlerden sonra en büyük gelir kalemleri oldu.
Bankalar işletme giderlerinin ise yüzde 63,34'ünü bankacılık hizmet ve komisyon gelirleriyle karşıladı. 2006 yılında, bankaların hizmet ve komisyon gelirleriyle işletme giderlerinin yüzde 62'si karşılanırken, 2005 yılında yüzde 56,09'u karşılanmıştı.
Araştırmaya göre bankalar, hizmetleri karşılığında değişen miktarlarda ücret talep ediyor. Bazı bankalar bazı hizmetleri için para almazken, bazı bankaların talep ettikleri ücretler vatandaşları şaşırtıyor. Pek çok banka hesap açmak için ücret alırken, hesap açık olduğu süre içinde de hesap işletim ücreti alıyor.
Bankaların gelir elde ettikleri hizmetler arasında yer alan havale ücretleri vatandaşlara adeta havale geçirtiyor. Havale işlemlerinde ücret, isme veya hesaba, şehir içi ve şehir dışına gönderilmesine ve gönderilen miktara göre değişiyor.
Bir bankadan çek almak isteyen müşterinin, çek yaprağına göre 20-115 YTL arasında değişen miktarlarda ödeme yapması gerekiyor. Bankadan çekin karşılığı olup olmadığının sorulması da ücrete tabi. 15 Şubat 2008 itibariyle 72,5 milyar YTL'ye ulaşan tüketici kredilerinden alınan komisyonlar da bankalara önemli miktarda gelir sağlıyor.
Bankalar kredi kartı ücret ve komisyonlarından da gelir elde ediyor. Türkiye'de 2007 sonu itibariyle 37 milyon 335 bin 179 kredi kartı, 55 milyon 510 bin 92 de banka kartı bulunuyor. Bankaların bazıları banka kartı ve kredi kartlarını ilk verişte ücret talep etmezken, bazıları 5 YTL para alıyor. Kredi kartı yıllık üyelik ücretleri ise 30 YTL ile 55 YTL arasında değişiyor. Ek kredi kartı sahiplerinden ise 15 YTL ile 25 YTL arasında yıllık üyelik ücreti alınıyor.
Şubelerdeki yoğunluğu azaltarak müşterileri ATM ve internet hizmetlerine yönlendirmeye çalışan bankalar, ATM'den işlem yapanın da, internet üzerinden ''tık''layanın da hesabından para kesiyor. ATO Başkanı Sinan Aygün, bankaların, bankacılık hizmet ücreti ve komisyon adı altında vatandaştan talep edilen ücretlerin insaf ölçüleriyle bağdaşmaz nitelikte olduğunu ve konuyla ilgili çok sayıda şikayet aldıklarını bildirdi.
Facebook'ta hacklenmeniz an meselesi
Facebook, MySpace gibi sitelerin güvenlik açıklarını keşfeden hackerlar 'casus' programlarını buralardan göndererek kullanıcıların banka hesaplarını ele geçiriyor.
Yeni Şafak'ın haberine göre, hackerlar milyonlarca internet kullanıcılarının 'güvenli' bildiği Facebook, MySpace, MSN gibi sosyal paylaşım sitelerini saldırıları için üs olarak kullanıyor. Symantec tarafından her altı ayda bir yayınlanan Internet Güvenliği Tehdit Raporu, internet korsanlarının sosyal paylaşım sitelerini 'casus' programlarını kullanıcılara göndermek için kullandığını ortaya koydu. Milyonlarca internet sunucusundan toplanan veriler ve hacker iletişimlerinin izlenmesi sonucu ortaya çıkan verilerle hazırlanan rapora göre, artık internet kullanıcıları, zararlı siteleri ziyaret ettiklerinde karşı karşıya kaldıkları tehlikelerle, resmi sitelerde karşılaşıyor. Hackerlar, ev ve kurumsal bilgisayarlara saldırmak için yasal siteler üzerinden 'casus' programlarını göndererek amaçlarına ulaşıyorlar. Araştırma saldırganların en çok, sosyal ağ oluşturma siteleri (My Space, Facebook) gibi son kullanıcılar tarafından en çok güven duyulan siteleri üs olarak seçtiğini gösteriyor.

Saldırganlar, bu sitelerin güvenlik açıklarından faydalanarak kullanıcıları tuzağa düşürüyor. En çok banka hesap bilgilerinin peşine düşen hackerlar, Sosyal paylaşım siteleri üzerinden kişisel bilgilere ulaşarak 10 dolar karşılığında milyon dolarlık hesapları ele geçiriyorlar.

Yorumlar
Hiçbir hacker direk Facebook,MSN gibi sistemler üzerinden hack,hijack yada nuke Tarzı Bir İşlem Yapamaz.Tamamen Kullanıcıların Yetersiz Bilgisi Yüzünden Yaptıkları İşlemler Sonucu Dolaylı Yollardan Hack`lenilebilirler Kısacası Bilmedikleri Her İşlemi Onaylıyorlar Tabi Buda İngilizce Yetersizliğinden Kaynaklanıyor.Internet Kullanıcılarına Sesleniyorum,Kafanıza Göre Tıklamayın Şu Mouse`a,Bilmediğiniz İşlemleri Yapmayın!Kullancılar Kendileri İzin Veriyor Erişimlere!Bir Programcı Olarak Size Nacizane Bir Öneri Olsun Bu..

15 Nisan 2008 Salı

Umut ÜLGER

ARAÇLARDA YAKIT EKONOMİSİ
Yakıt ekonomisi konusunda uzman ünlü sürücü çift Helen ve John Taylor, standart donanımlı turbo dizel motorlu Jeep Compass ve Jeep Patriot ile Londra’dan Berlin’e bir depodan daha az yakıt kullanarak seyahat etti.
1059 km.den oluşan Londra-Berlin seyahatini ortalama 100 km. hızla normal yol koşullarında, 2 kişi ve bagajlarıyla gerçekleştiren ünlü çift, 4lt.’den biraz daha fazla bir yakıt tüketimiyle büyük bir rekor kırdılar. Seyahatin başlangıç noktasında depoları mühürlenen Jeep’lerin kat ettikleri 1124,1km. Yol ise, noter tarafından da onaylandı.
Taylor ikilisi, daha az yakıt kullanarak daha fazla nasıl yol alınabileceğinin püf noktalarını anlattı.
İşte yakıt tasarrufu yapmanın püf noktaları:
Sarsıntısız sürüş yapın Agresif sürüşte, ölçülü sürüşle karşılaştırıldığında üç kata kadar daha fazla yakıt kullanılabilir. Çok sert gaz ya da fren uygulaması yapmaktan sakınınız ve direksiyon kullanımının mümkün olduğunca akıcı olmasını sağlayınız.
Aracı Yüksek Viteslerde Kullanın Vites ne kadar yüksek olursa motor hızı da o kadar düşük olur. Bu yakıt verimliliğini arttırabilir, bu nedenle motoru aşırı düşük devirde (rpm değerinde) çalışmasına sebep olmadan uygun olan en yüksek vitesi kullanınız. Otomatik vitesli araçlar, araba yeterli momentumu (hızlanmayı) gerçekleştirdiği zaman sürücü gaz pedalını hafifçe bırakırsa vitesler arasında daha çabuk ve daha akıcı bir şekilde geçiş yapabilir.
Motorun Ayarını ve Bakımını Yapın İyi ayar yapılmış bir motor yakıt tasarrufunu yüzde dört oranına kadar geliştirebilir. Yağı değiştiriniz ve bakım konusunda her zaman üreticinin tavsiyelerini uygulayınız.
Tekerleklerin Doğru Basınç Değerlerinde Kalmasını SağlayınDoğru olarak şişirilmiş tekerlekler daha güvenlidir ve uzun ömürlüdür ve ayrıca aracın hareketini sağlamak için gereken enerji miktarını da azaltır. 69 milibar (bir psi) değerinin tam altında şişirilmiş bir tekerlek yakıt verimliliğini yüzde üçe kadar düşürebilir.
Aşırı Ağırlık Taşımamaya Çalışın Bir aracın içinde taşınan ekstra her 45 kilogram (100 libre) için yakıt verimliliği yüzde iki oranında düşebilir, bu nedenle bagajda ve arka koltukta araçta yalnızca ağırlık yapan gereksiz herhangi bir eşya bırakmayınız.

Umut ÜLGER


İlhan Selçuk ( 1925)
11 Mart 1925'te İzmir'de doğdu. Babası Albay Kasım Selçuk, annesi ev hanımı Hikmet Selçuk. İlk ve orta öğrenimini babasının subay olması nedeniyle Anadolu'nun değişik il ve ilçe merkezlerinde yaptı.1945 yılında girdiği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni 1950 yılında bitirdikten sonra avukatlık stajını tamamlayarak, 1950-1952 yılları arasında bir süre avukatlık yaptı. Yine 1952'de kardeşi Turhan Selçuk'la birlikte 41 Buçuk adlı haftalık mizah dergisini yayımladı.
ilk yazıları 1952 yılında 41 buçuk isimli mizah dergisinde çıkmıştı. 1953 yılında Turhan Selçuk'la Dolmuş'u yayımladı. 1958 yılında Karikatür, 1959'da Aziz Nesin'le birlikte Taş-Karikatür dergilerinin yayımcıları arasında bulundu. Askerlik sonrası Akşam, Tanin, Vatan gazetelerinde yazarlık yaptıktan sonra 1962'de Doğan Avcıoğlu, Mümtaz Soysal, İlhami Soysal ve Cemal Reşit Eyüboğlu ile birlikte Yön dergisini çıkardı. Nadir Nadi'nin isteği üzerine aynı yıl Cumhuriyet gazetesine geçti. 12 Mart Muhtırası'ndan sonra yazdığı “Hoş Geldin Tanzimat Kafası” başlıklı yazısından dolayı tutuklandı. Cumhuriyet gazetesi de kapatıldı. Aklanmasının ardından, 19 Ekim 1972'de tekrar gözaltına alındı ve “Ziverbey Köşkü”nde işkence gördü. 1973-1991 yılları arasında aralıksız sürdürdüğü yazarlığına, Cumhuriyet gazetesi içindeki bir bunalım nedeniyle bir süre ara verdi. 1992 yılında okurların boykotuyla geri dönen Selçuk, bu tarihten itibaren yazar ve yönetici olarak Cumhuriyet'tedir. Halen, Cumhuriyet'in Yayın Kurulu Başkanı ve Cumhuriyet Vakfı adına İmtiyaz Sahibi'dir. 1962'den bu yana kimi araların dışında “Pencere” köşesi hep açık kalan İlhan Selçuk'un yayımlanan kitapları şunlardır: Güzel Amerikalı (1965), Uzak Komşu Rusya'dan (1967), Mustafa Kemal'in Saati (1969), Yeni Krallar Yeni Soytarılar (1974), Sovyetler, İran, Amerika İzlenimleri (1976), Yüzbaşı Selahattin'in Romanı (2 cilt, 1973-1975, Cumhuriyet Kitapları'nda 14. baskıda), Atatürkçülüğün Alfabesi (1981), Ağlamak ve Gülmek (1982, Cumhuriyet Kitapları'nda 12. baskıda), Düşünüyorum Öyleyse Vurun (1984, Cumhuriyet Kitapları'nda 27. baskıda), Görülmüştür (1986, Cumhuriyet Kitapları'nda 9. baskıda), Ziverbey Köşkü (1987, Cumhuriyet Kitapları'nda 15. baskıda), Japon Gülü (1989, Cumhuriyet Kitapları'nda 9. baskıda), Duvarın Üstündeki Tilki (1994, Cumhuriyet Kitapları'nda 5. baskıda), İskele Sancak (1996, Cumhuriyet Kitapları'nda 4. baskıda), Enel Hakk'ın Hakkı (2005, Cumhuriyet Kitapları'nda 4. baskıda). 1963 yılında çalışmaya başladığı Cumhuriyet gazetesinde fıkra (makale) yazarlığını sürdürüyor.


Cumhuriyet gazetesinde Pazartesi hariç, haftanın 6 günü yayımlanan Pencere köşesini yazan İlhan Selçuk, Karikatürist Turhan Selçuk'un ve grafik sanatçısı Mengü Ertel'in eşi olan Ülfet Ertel'in kardeşidir.
ESERLERİ

İlk iki kitabı gittiği yerler üzerine bir incelemedir: Güzel Amerikalı (1976), Uzak Komşu Rusya’dan Gezi Notları (1967).Mustafa Kemal’in Saati (1969)’nde belgesel yazılarını derledi, bir de roman yayınladı: Yüzbaşı Selahattin’in Romanı (iki cilt, 1973/75). Yeni kitapları: Sovyetler, İran, Amerika İzlenimleri (1976), Yeni Krallar, Yeni Soytarılar (1976), Ağlamak ve Gülmek (1982), Düşünüyorum Öyleyse Vurun (1984), Görülmüştür (1986), Ziverbey Köşkü (anı, 1987), Japon Gülü (1988).


Yüzbaşı Selahattin'in Romanı

1. Kitap İlhan Selçuk Çağdaş Yayınları Yüzbaşı Selahattin'in Romanı 2. Kitap İlhan Selçuk

Çağdaş Yayınlar Ziverbey Köşkü İlhan Selçuk Çağdaş Yayınları


İlhan Selçuk, "Ziverbey Köşkü"nde geçirdiği işkenceli sorgulama günleri üzerine açıklamalar yapmayı hiç düşünmüyordu. Neden düşünmediğini, daha pek çok Ziverbey Köşkü olaylarını ve yazılı olarak verdiği ifadelere yerleştirdiği mesajlı akrostişlerini bu kitabında bulacaksınız. Erenköy işkence merkezinin "ilişki ağı" konusundaki bir soruya yanıtı şöyle İlhan Selçuk'un: "Erenköy Köşkü Sunay-Tağmaç-Türün cuntasının işkence merkeziydi. 12 Mart yapısı içinde özel bir yeri vardı. Çünkü 1. Ordu'nun bulunduğu İstanbul bölgesinde Faik Türün, kendi yetkilerini kullanarak özel operasyonlar yaptırabiliyordu. Basın da İstanbul'da olduğuna göre, burada yaşandı birçok şey. İnsanlar tutuklanmaya, gözaltına alınmaya, kovuşturulmaya başlandı, davalar birbirini izledi. Bu karmaşa içinde aydınlık olan şudur: 12 Mart döneminde Erenköy'de, Ziverbey'de Zihni Paşa Köşkü diye anılan (ya da Ziverbey Köşkü) yerde Faik Türün ve Memduh Ünlütürk buyruğunda bir işkence merkezi kurulmuştur. Bu işkence merkezinde de birçok aydın tezgâhtan geçirilmiştir."


Enel Hakk'ın Hakkı - Cumhuriyet gazetesinde çıkmış, Alevi-Sünni konularında yazılmış çarpıcı yazıları içermektedir. Bazı Bektaşi Fıkraları ile okuyucu eğlenerek bilgilendiriliyor. İskele Sancak adlı kitabı ise (Sağ – sol – şeriat)

HAKKINDA YAZILANLAR

1.Aydınlanma Bilgesi İlhan Selçuk

yazar: Alpay Kabacalı Çınar Yayınları / Araştırma – Eleştirme Dizisi



İlhan Selçuk Cumhuriyet Gazetesi'ndeki Pencere adlı köşesinde kalp ameliyatını olacağını duyurdu. Selçuk’un köşe yazısı, “İkisine de eyvallah” adını taşıyor. Selçuk’un yazısı şöyle:

Arabayla asfalt yolda giderken birden karşına bir levha çıkar:“Yol kapalı.” Bozulursun.. Ama yapacağın bir şey de yoktur. Bugün pazar!.. Pazartesi günü yürekten ameliyat olacağız, söylenenlere bakılırsa epey gıllıgışlı bir operasyonmuş, nalları havaya dikersek bozulmayalım, olur böyle şeyler... Son haftalarda “nalları havaya dikmek” deyişini çok kullanmaya başladım. Benim hoşuma gidiyor; kimisi sevimsiz buluyor; ama, Türkçe mizahın başyapıtlarından biri... İnsanlarla hayvanlar arasında eşitlik de sağlıyor... Bektaşi’ye demişler ki: - Nalları havaya dikenin nesine bakarsın? - Sırtına.. demiş.. - Nasıl? - Ya eyeri vardır, ya semeri... Baba Erenler sınıfsallığı son nefeste bile unutmuyor, aşkolsun... Gerçekte “nalları havaya dikmek” eğlencelidir, matraktır; ama, bizim temel felsefede böyle şey yok.. Ne var? Ne olacak: Enelhak... Hiçbir din felsefesinin erişemediği bir öz... Varlığın, evrenin, ruhun, maddenin, yerin, göğün, yaratanın, yaratılanın özdeşleştiği buluşmanın, birleşmenin, birliğin, tümleşmenin, eriyip kaynaşmanın dile daha yetkin ve güzel yansımasını düşünmek bile olanaksız... Ortalıkta ne nal var.. Ne semer.. Ne eyer.. Neyin ne olduğunu bilen bilir, kimsenin kimseye malumatfuruşluk yapmaya hali yok, ayvayı bu dünyada yediğin zaman her şeyi anlarsın, edebiyata gerek yok... Erenlere sormuşlar: - Allah neden ölmüyor?.. Yanıt: - Onun Allah’ı yok da ondan... Eskiden Adana’da kafası kızan, Allah’a söverdi... Ama bu Allah, kişinin öfkelenip bozulduğu keratanın Allah’ıydı:
- Ulan, senin Allah’ını, peygamberini, kitabını, cüdamını, yedi sülaleni, yetmiş yedi ceddini, vesaire... Cevap: - Ulan, ben de aynen seninkini... Sonra?.. Ya bıçaklar oynaşır.. Ya ayırırlar.. Şimdi kaldı mı bilmem, böyle öfkeler... Dur bakalım, şimdiden merak etmeye başladım.. yarın hekim takımı beni kesip biçecek, kolay iş değil, delip dikecek, ya da ben cahil kafamla öyle sanıyorum; peki ne olacak, gözümüzü tekrar açacak mıyız, yoksa ayvayı yiyecek miyiz?.. Biliyorum şimdi kimisi diyor ki: - Aman canım, merak ettiğin şeye bak.. deli saçması... Doğrudur... Yaşamak nedir ki zaten?.. Fasa fiso... Yaşamak nedir mi?.. Bir sabah kalktın, sevdiğin kadının gözünün altında derin bir çizgi gördün.. O da gördü mü?.. Görmez olur mu?.. Ya da henüz aynaya bakmadı.. Soru: - Yaşlanıyor muyum?.. Sen görmezlikten geldin diyelim, o düşünüyor, dupduru ten nasıl böyle oldu?.. Nasıl olmasın ki, yaşıyorsunuz. Kim bilir, belki gözü de teni de daha güzelleşti. Ama şartlanmış bir kez.. Şartlanmışsınız. Çizgilerin, yaşlılığın insana güzellik verdiğini kişinin kültürüne aşılayan estetik kültürüne erişmek için, insanların daha ne kadar yaşamalarına gerek var? 100 yıl, 1000 yıl? İlkellik daha ne kadar sürecek? Sürse de alt gözkapağının altındaki bir yeni çizginin insanı bu denli düşündürüp oyalaması, işte insanın gözeneklerine dek yaşamasıdır... Yaşamak güzel şey Taranta Babu... Dünyanın bugünkü kepaze haline insan bozuluyor, bir yanda açlıktan ölen çocuklar, yoksullar, bir yanda sayılamayacak kadar çok kadın köleler... Öyle kadın köleler ki köleliklerinin bilincinde bile değiller... Ve bu kadınlar saraylarda yaşıyorlar... Dünya böyle kalmaz... Biz de böyle kalmayız... Hem kim kalmış ki canım.. Kim kalır ki... Çok ermiş gelmiş geçmiş bu dünyadan... Biri, 13. yüzyıl şairi Âşık Paşa ... Der ki: “Acı dirliğim isteyen Tatlı dirilsin dünyaya Kim ölümüm ister ise Bin yıl ömür olsun ona” Yine de tekerlemeye geliyorum: Nalları dikmezsem.. Daha görüşürüz... Dikersem, her ne kadar kusurumuz da olsa, affola... İkisine de eyvallah...”13.04.2008
İlhan Selçuk’un ameliyatı başarılı geçti
Kalp spazmı ve zatürree nedeniyle hastanede tedavi gören Cumhuriyet gazetesi başyazarı İlhan Selçuk'a 6 saat süren başarılı bir ameliyatla by pass yapıldı Kalp kapakçığı ve damarları değiştirilen Selçuk yoğun bakıma alındı Kalp spazmı ve zatürree teşhisiyle kaldırıldığı Vehbi Koç Vakfı (VKV) Amerikan Hastanesi’nde 16 gündür tedavi gören Cumhuriyet gazetesi başyazarı ve İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk, dün sabah saat 08.00’de ameliyata alındı. Saat 16.50’ye kadar süren başarılı bir ameliyatla Selçuk’un kalp kapakçığı ile tıkalı damarları değiştirildi. Selçuk, daha sonra yoğun bakım servisine kaldırıldı. İlhan Selçuk, 21 Mart’ta Ergenekon soruşturması kapsamında Ergenekon Terör Örgütü’nün fikri lideri sıfatıyla 45 saat sorgulanmış ve sonrasında serbest bırakılmıştı.
İlhan Selçuk’un ilk gecesi durağan
Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk’un dün geçirdiği kalp ameliyatının ardından ilk gecesini yaşamsal fonksiyonları yönünden durağan geçirdiği bildirildi.
Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi’nden yapılan yazılı açıklamada, “İlhan Selçuk, ameliyat sonrası ilk gecesini yaşamsal fonksiyonları yönünden stabil geçirmiş, beklenmedik bir gelişme olmamıştır. Gelişmeler basınla yazılı olarak paylaşılmaya devam edilecektir” denildi.

Umut ÜLGER

İddianağmesi yazılmamış Ergenekon soruşturması kapsamında, 21 martta sabaha karşı kanunlara aykırı bir şekilde evine yapılan bir operasyonla gözaltına alınıp ev ve işyeri aranan, 4o saat boyunca gözaltında tutulup özel hayatı ve yaşantısı ifşa edilen, hırsızla, uğursuzla, yeraltı dünyasının karanlık isimleriyle aynı kefeye konup, darbecilikle suçlanıp şahsına hakaretler edilen ve birşey ispatlayamadıkları için serbest bırakılan hukukçu, gazeteci-yazar, Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk'a yapılanları bu millet asla unutmayacaktır. Sorumlular yaptıklarının hesabını verecek ve karşılığını alacaktır.
16 gün önce rahatsızlanıp VKV Amerikân hastanesine kaldırılan Kalp spazmı ve zatürree nedeniyle hastanede tedavi gören Cumhuriyet gazetesi başyazarı İlhan Selçuk'a 6 saat süren başarılı bir ameliyatla by pass yapıldı Kalp kapakçığı ve damarları değiştirilen Selçuk yoğun bakıma alındı Kalp spazmı ve zatürree teşhisiyle kaldırıldığı Vehbi Koç Vakfı (VKV) Amerikan Hastanesi’nde 16 gündür tedavi gören Cumhuriyet gazetesi başyazarı ve İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk, dün sabah saat 08.00’de ameliyata alındı. Saat 16.50’ye kadar süren başarılı bir ameliyatla Selçuk’un kalp kapakçığı ile tıkalı damarları değiştirildi. Selçuk, daha sonra yoğun bakım servisine kaldırıldı.