28 Haziran 2010 Pazartesi

BABIALİ'NİN ÇINARI KURUDU



Cumhuriyet Gazetesi başyazarı,


Aydınlanmanın Çınarı

İlhan Abi'yi yitirdik

·


Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi, başyazarı, demokrasi, laiklik, bağımsızlık ve Atatürkçülüğün ödünsüz savunucusu, Türk basınının eğilmeyen kalemi İlhan Selçuk'u 85 yaşında kaybettik. Uzun süredir tedavi gördüğü hastande çoklu organ yetmezliği nedeniyle aramızdan ayrılan İlhan selçuk'un 1962'de açtığı pencereden yaydığı ışık ülkeyi aydınlatmaya devam edecek.


Yaşamı boyunca yazıları ve düşünceleri nedeniyle gözaltına alınan, işkence gören İlhan Selçuk, 21 Mart 2008'de sabaha karşı gerçekleştirilen Ergenekon baskını sonrası rahatsızlanmıştı. Başyazarımızı 23 Haziran 2010 Çarşamba günü Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'nda ve gazetemizde düzenlenen törenlerin ardından Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesine uğurladık. 24 Haziran 2010 Perşembe günü Hacıbektaş ilçesinde düzenlenen törenden sonra alkışlarla ve gözyaşları içinde Çilehane'deki Yıldızlar mezarlığında toprağa verdik.



Son yolculuk Hacıbektaş'ta


Uzun süredir tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi yoğun bakım servisinde 21 Haziran 2010 Pazartesi öğle saatlerinde yaşama veda eden İlhan Selçuk için ilk tören 23 Haziran 2010 Çarşamba günü İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayında yapıldı. Selçuk 24 Haziran 2010 Perşembe günü de Hacıbektaş'ta kardeşinin yanında toprağa verildi.


Aydınlanma savaşçısı, adı Cumhuriyet ile özdeş, Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk bir süredir tedavi gördüğü Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi yoğun bakım servisinde 21 Haziran 2010 Pazartesi saat 13.15'te yaşamını yitirdi, Selçuk 85 yaşındaydı.


Amerikan Hastanesinden yapılan yazılı açıklamada, Selçuk'un uygulanan tüm tedavi ve girişimlere karşın "çoklu organ yetmezliği" nedeniyle vefat ettiği bildirildi. Açıklamada "24 Ocak 2010 tarihinde iskemik beyin hastalığı nedeniyle yoğun bakım ünitesine yatırılan gazeteci yazar İlhan Selçuk uygulanan tüm tedavi ve girişimlere karşın çoklu organ yetmezliği nedeniyle 21 Haziran 2010 Pazartesi saat 13.15'te vefat etmiştir" denildi. Selçuk, Hacıbektaş'ta, Mahsuni Şerif ve Ağabeyi Turhan Selçuk'un mezarı ile Aşık Veysel, Pir Sultan Abdal ve Yunus Emre'nin heykellerinin bulunduğu Çilehane bölgesindeki Yıldızlar mezarlığına defnedildi.




Demokrasi ve Laikliğe adanmış 85 yıl


İlhan Selçuk yaşamı boyunca yazıları ve düşünceleri nedeniyle gözaltına alındı, yargılandı, işkence gördü. Ama asla yılmadı. Hastane yatağında bile ülkenin gidişatından duyduğu endişeleri kimi zaman köşesinden, kimi zaman kendisini ziyarete gelen dostları aracılığıyla kamuoyu ile paylaştı. Her zaman yapacak çok işi vardı, gücü yettiğinde yapmaya da çalıştı. Arkasında gözü yaşlı binlerce Aydınlanma savunucusu bırakarak.


Anadolu aydınlanmasının önde gelen isimlerinden İlhan Selçuk , 11 Mart 1925'te İzmir'de dünyaya geldi , ancak nüfus kâğıdına doğum yeri Aydın olarak kaydedildi. Kurtuluş Savaşı gazilerinden Mehmet Kasım Selçuk ile Hikmet Selçuk'un oğulları olan İlhan Selçuk , ilk ve orta öğrenimini babasının subay olması nedeniyle Anadolu'nun değişik il ve ilçe merkezlerinde tamamladı. Selçuk , liseyi Adana Erkek Lisesi'nde tamamladı. Geçen aylarda (10 Mart 2010 Çarşamba gecesi saat 01:30'da) aramızdan ayrılan dünyaca ünlü karikatür sanatçısı Turhan Selçuk'un küçük kardeşi olan İlhan Selçuk'un diğer kardeşleri Ülfet ve Orhan Selçuk.

Ziverbey'de işkence

1945 yılında girdiği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra avukatlık stajını tamamlayarak , 1950-1952 yılları arasında bir süre avukatlık yapan İlhan Selçuk , askerlik görevini 1958'de Demirci Astsubay okulu ve Burdur Topçu Eğitim Alayı'nda yaptı. Selçuk , gazetecilik yaşamına 1952'de kardeşi Turhan Selçuk ile birlikte 41 buçuk adlı haftalık mizah dergisiyle başladı. 1953 yılında Turhan Selçuk'la Dolmuş'u yayımlayan İlhan Selçuk , 1958'de Karikatür , 1959'da Aziz Nesin'le birlikte Taş-Karikatür isimli dergilerin yayımcıları arasında bulundu. Askerliğinin ardından Akşam , Tanin , Vatan gazetelerinde yazarlık yaptıktan sonra 1962'de Doğan Avcıoğlu , Mümtaz Soysal , İlhami Soysal ve Cemal Reşit Eyüboğlu ile birlikte Yön dergisini çıkardı. Nadir Nadi'nin isteği üzerine aynı yıl Cumhuriyet gazetesine geçerek "PENCERE" köşesinde yazmaya başladı. 12 Mart 1971 muhtırasından sonra yazdığı "Hoş Geldin Tanzimat Kafası" başlıklı yazısından dolayı tutuklandı. Cumhuriyet Gazetesi de kapatıldı. Aklanmasının ardından , 19 Ekim 1972'de tekrar gözaltına alındı ve "Ziverbey Köşkü" nde işkence gördü. İşkence altında olduğunu , "akrostiş yöntemi" ni kullanarak ifadesinin içine gizlice yazdı. Daha sonra yaşadıklarından yola çıkarak köşkün adını taşıyan Ziverbey Köşkü adlı kitabı yazdı. Gördüğü işkenceyi kitabında şu sözlerle anlattı.

"Gözlerim bağlı olduğundan hiçbir şey görmüyordum.

Ayak bileklerime bir alet geçirilmişti. Bir manivelanın veya vidanın sıkıştırıldığını duyumsuyordum Öyle bir an geldi ki , bacaklarımı kıpırdatamaz oldum. Bir yağ mı sıvı mı sürüyorlardı tabanlarıma , sonra sopa inip kalkmaya başladı. Kendimi acıya katlanabilir sanırdım. Ancak falakanın verdiği acı hiçbir acı ile kıyaslanamaz. Olayın bir de ruhsal yanı var ki , bedensel acının üstüne biniyor. Kendini aşağılanmış olarak görüyorsun."

Mahkemedeki savunması sırasında akrostiş yöntemini açıkladı ve ifadesinin işkence altında alındığını kanıtlamış oldu. Davadan beraat. 1973-1991 yılları arasında aralıksız sürdürdüğü yazarlığına , Cumhuriyet Gazetesi içinde yaşanan anlaşmazlık üzerine ara verdi. Selçuk , 1992 yılında okurların Cumhuriyet Gazetesini boykot etmesi üzerine geri dönerek gazetenin sahipliğine ilişkin vakıflaşma sürecini tamamladı. İstanbul ve Mimar Sinan Üniversitelerinden fahri doktora ünvanı alan Selçuk , Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin 1989 "Onur Ödülü" ne , Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) basın özgürlüğü savaşımına katkıda bulunmuş kişi , kurum ve kuruluşlara verdiği "Basın Özgürlüğü Ödülü" ne de 1994'te değer görüldü. 1995'te TÜYAP tarafından , 14. İstanbul Kitap Fuarı'nın "Onur Yazarı"

seçilen İlhan Selçuk , yazılarıyla demokrasi savaşımına katkıda bulunmuş kişilere verilen "Sertel Demokrasi Ödülü" ne layık görüldü.


Kitapları


Güzel Amerikalı (1965) ,

Uzak komşu Rusya'dan (1967) ,

Mustafa Kemal'in Saati (1969) ,

Yeni Krallar Yeni Soytarılar (1974) ,

Sovyetler, İran, Amerika İzlenimleri (1976) ,

Yüzbaşı Selahattin'in Romanı (2 cilt 1973-1975, Cumhuriyet kitaplarında 14. baskıda),

Atatürkçülüğün Alfabesi (1981),

Ağlamak ve Gülmek (1982, Cumhuriyet Kitaplarında 12. baskıda),

Düşünüyorum Öyleyse Vurun (1984, Cumhuriyet Kitaplarında 27. baskıda),

Görülmüştür (1986, Cumhuriyet Kitaplarında 9. baskıda),

Ziverbey Köşkü (1987, Cumhuriyet Kitaplarında 15. baskıda),

Japon Gülü (1989, Cumhuriyet Kitaplarında 9. baskıda),

Duvarın Üstündeki Tilki (1994, Cumhuriyet Kitaplarında 5. baskıda),

İskele Sancak (1996, Cumhuriyet Kitaplarında 4. baskıda),

Enel Hakk'ın Hakkı (2005, Cumhuriyet Kitaplarında 4. baskıda),

Ergenekon Mergenekon (2009)



Gözaltı , rahatsızlığı tetikledi

İlhan Selçuk , 21 Mart 2008 tarihinde Ergenekon adı altında başlatılan soruşturma kapsamında Etiler'deki evine sabah 04.30'da yapılan baskınla gözaltına alındı. 24 saat avukatları dahil kimseyle görüştürülmeyen 83 yaşındaki Selçuk'un gözaltına alınma şekli kamuoyunun tepkisini çekti. Selçuk, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde 40 saat tutularak 9 saat boyunca aralıklarla ifade verdi , ardından sağlık nedenleriyle dosyası ayrılarak akşam 19.30'da Beşiktaş'taki İstanbul Özel yetkili Ağır ceza mahkemesi savcılığına sevkedildi. Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öz tarafından yaklaşık 4 buçuk saat süreyle ifadesi alınan Selçuk gece 01.30'da serbest bırakıldı. Uzun gözaltı ve ifade sürecinin ardından serbest bırakıldığında Cumhuriyet Gazetesinin merkezine gelen Selçuk'un yorgunluğu gözlerden kaçmadı. İlhan Selçuk serbest bırakıldıktan sonra 24 Mart 2008 günü Cumhuriyet Gazetesinin Şişli'deki merkez binasına gelerek odasında çalışanlarla ve destek ziyaretine gelenlerle buluştu, sohbet etti , gözaltına alındığı sırada yaşadıklarını anlattı.

Hastaneye Götüren süreç


İddianamede İlhan Selçuk'un cep telefonu kullanmaması terör örgütü üyesi olduğunu kanıtlar bir durum olarak sunuldu. Selçuk'un sabit telefondan yaptığı görüşmelerde de çok dikkatli konuştuğu , örgütsel yapıyı deşifre edebilecek her türlü söz ve tavırdan uzak durduğunun tespit edildiği ileri sürüldü. İlhan Selçuk, birinci Ergenekon davasının iddianamesini hazırlayan savcılar Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın hakkında kişilik haklarına saldırıda bulundukları gerekçesiyle dava açtı. İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi 14 Mayıs 2010'da davayı sonuçlandırdı. Mahkeme, Selçuk'un dava dışı konuşmalarını iddianameye koyan Cumhuriyet savcılarının eyleminin kınanmasına hükmetti. Mahkeme yargıcı, Cumhuriyet savcıları Öz, Pekgüzel ve Taşkın'ın düzenlediği iddianamede Selçuk hakkında yapılan bazı niteleme ve değerlendirmelerle , özel telefon görüşmelerindeki üçüncü kişiler hakkında yaptığı konuşmalarının iddianamede yer almasının Türk Medeni Kanunu'nun 25/1. maddesi uyarınca hukuka aykırı olduğunu belirtti. Yargıç Borçlar Kanunu'nun 49/3. maddesi uyarınca da yapılan bu tecavüzün kınanmasına karar verdi.

İlhan Selçuk yaşadığı stres dolu günlerin ardından ilk olarak 30 Mart 2008 günü, pnömoni (zatürre) ve kalp spazmı tanısı ile Nişantaşı'ndaki Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi'nde tedavi altına alındı. 15 gün hastanede tutulan İlhan Selçuk'un 14 Nisan 2008 günü by-pass olmasına karar verildi. 14 Nisan Pazartesi günü 09.00 sıralarında Doçent Doktor Atıf Akçevin ve ekibi tarafından yapılan ve yaklaşık altı saat süren bir operasyon ile by-pass oldu. 48 saatliğine yoğun bakıma alındı. Ameliyatta, kalbi besleyen bir ana damar ile üç koroner damar değiştirilerek , kalbin sol kulakçığı ile sol karıncığı arasındaki kapakçık onarıldı , biri sol göğüs damarı , diğeri bacaktan alınan toplardamarlar olmak üzere dört damara by-pass yapıldı. Selçuk'un doktoru Oryal Gökdemir, gazetecilerin "Selçuk'un gözaltına alınması bu durumu tetikledi mi" yönündeki sorusuna "Etkilememiş demek mümkün değildir ama tek neden bu değil. Tetikleyen etken olabilir" yanıtını verdi. 12 Mayıs 2008 günü taburcu edilen Selçuk , yaklaşık 3 ay sonra 6 Ağustos 2008'de olağan tetkiklerinin yapılması için bir haftalığına yeniden VKF Amerikan Hastanesi'ne yatırıldı. Selçuk taburcu edildikten sonra da zaman zaman hastaneye gelerek kontrollerini yaptırdı.

Sona Doğru...

İlhan Selçuk 14 Ağustos 2009 Cuma günü saat 21.00 sıralarında gece konuşma bozukluğu ve vücudunun sol yarısında kuvvetsizlik yakınmasıyla tekrar hastaneye kaldırıldı. Selçuk'a ilk müdahaleyi , daha önce kalp rahatsızlığı sırasında da tedavisini yapan Doç. Dr. Atıf Akçevin , Dr. Genco Yücel ve Dr. Zekeriya Kural yaptı. Doktorlar, incelemelerinde Selçuk'un beyninin sağ tarafındaki kan pıhtısının damarlarda beslenme bozukluğuna neden olduğunu saptadılar. İlaç tedavisi almaya başlayan Selçuk'un genel durumunun iyi olduğu , bilincinin açık olduğu ve yoğun bakıma alındığı açıklandı. Selçuk 14 Ağustos 2009 tarihinden sonra da kısa süreliğine hastaneden çıkarılarak eve gönderildi. Ancak Tedavisinin büyük bir bölümünü hastanede geç
irdi. Son olarak Mart 2010'un başında şişli'deki gazeteye gelerek odasında çalışma arkadaşları ile görüştü , şakalaştı. İlhan Selçuk Mart 2010'un ilk haftasından sonra akciğer ve kalp yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma alındı. Nisan ayı başında durumu stabilize olan Selçuk , normal odasına alınarak tedavisine devam edildi. İlhan Selçuk 21 Haziran 2010 tarihinde saat 13.15'te tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.



İLHAN SELÇUK ALKIŞLARLA

Aydınlanma savaşçısı İLHAN SELÇUK , İstanbul'dan binlerce Cumhuriyetçinin sloganları eşliğinde düzenlenen törenlerle Hacıbektaş'a uğurlandı

Selçuk için ilk tören Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'nda yapıldı. Selçuk'un ailesi, yakınları, çalışma arkadaşları, okurları ve dostlarının katıldığı törende, İlhan Selçuk'un bir basın şehidi olduğu vurgulandı.


Aydınlanma savaşçısı İLHAN SELÇUK, İstanbul'dan binlerce Cumhuriyetçinin katılımıyla düzenlenen törenle Hacıbektaş'a uğurlandı. Törende konuşmacılar İlhan Selçuk'un ergenekon sürecindeki gözaltı ve uzun süre kaldığı sorgu nedeniyle yaşamını yitirdiğine vurgu yaparak kamuoyuna "PENCERE KAPANMADI" mesajı verdi. Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say "KARA TOPRAK ve İLHAN SELÇUK DOĞAÇLAMASI" eserini sunarken Halk müziği sanatçısı Erdal Erzincan sazının tellerine, İlhan Selçuk için vurdu. RUTKAY AZİZ'in sunuculuğunu yaptığı törende Selçuk'un tabutunun salona getirilmesi sırasında, sevenleri onu uzun süre ayakta alkışladı. Rutkay Aziz Selçuk'un JAPON GÜLÜ adlı yazısından, "Kimi insan japon gülü gibidir. En zor günleri bekler açmak için. Ey yurdumun japon gülleri, hepinize merhaba" cümlelerini okudu. İLHAN SELÇUK'un hayatından çeşitli kesitlerin gösterildiği kareler eşliğinde konuşmacılar, AĞABEYLERİ İlhan Selçuk'u anlattı.


Balbay: Bu şarkı yarım kalmayacak

İlhan Selçuk için Lütfi Kırdar Kongre Sarayı'nda düzenlenen törende Mustafa Balbay'ın Silivri'den Harbiye'ye ulaştırdığı mesaj da okundu. Balbay'ın mesajını töreni sunan tiyatro sanatçısı Rutkay Aziz okudu. Balbay'ın mesajı uzun süre ayakta alkışlandı. Balbay mesajında duygularını , şöyle aktardı:

"Sevgili Cumhuriyet dostları , sevgili İlhan Selçuk dostları. Silivri'den çıkınca dilediğim başlıca şey, sevdiklerimi sağlıklı bulmaktı. Onların başında da İlhan Selçuk geliyordu. Olmadı. Ama ben İlhan ağabeyi bize veda etmiş saymıyorum. Bu pencere kapanamaz.Ölüm; daha sağlığında ölümsüzlüğe ulaşmış İlhan Selçuk'a ilişemez. Şu anda sizlerle olmayı , İlhan Ağabey'i selamlamayı çok isterdim. İnanıyorum ki yüz yüze değiliz , ama hep gönül gönüleyiz. Elbet bir gün buluşacağız , bu böyle yarım kalmayacak , bu şarkının tamamı hep birlikte çok güzel yazılacak..."

Selçuk'un sevenlerinin salona sığmadığı törende ilk konuşmayı Cumhuriyet Vakfı ikinci başkanı ALEV COŞKUN yaptı.

Coşkun, "İlhan Ağabey sağlık şikâyetin yoktu. Daha çok yaşayacaktın , ama 2008'in 1 Mart gecesi sabaha karşı 04.00'de evini bastılar, her tarafı talan ettiler. Aldılar seni nezarete götürdüler. Çağırsalar polise de gidecektin , savcıya da gidecektin. Nezarethanede 48 saat uyumadan kaldın , savcılıkta saatlerce sorgu verdin , terör örgütünün başı olmakla suçlandın. Ülken için her şeye katlanan yorgun bedenin , bu son duruma isyan etti. Sana karşı yapılan bu haksız muameleye tahammül edemedi. Aramızdan ayrılışına yol açan acı ve hüzünlü süreç böyle başladı. Bu yüzden sen basın şehitlerinin parlayan son halkasısın" diye konuştu.


Hızlan: Derin Yazıyordu Hürriyet gazetesi yazarı Doğan Hızlan da Türk basınında yarım yüzyıl "eksen" olmanın sorumluluğunun , ancak doğru bildiği yoldan giden insanın başarısı olduğunu belirtti. Hızlan , "İlhan Selçuk yaşamı boyunca ne şaşırdı ne şaşırttı. Birçok insana yazı yazmayı öğretti. Derin yazıyordu. Müthiş bir üslupçuydu" dedi.


O benim arkamdan konuşacaktı

Cumhuriyet Gazetesi yayın kurulu başkan yardımcısı Prof. Dr. Emre Kongar ise konuşmasına başlarken gözyaşlarına hakim olamadı.İlhan Selçuk'la yaptıkları bir şakalaşmayı anımsatan Kongar, "Aslında bir anlaşmamız vardı. O benim arkamdan konuşacaktı. Ben ona inanıyordum , yani onun benim arkamdan konuşacağına. O ' Sen merak etme hem konuşurum hem yazarım' diyordu. O Mart sabahı sonun başlangıcı oldu onun için. İlhan Selçuk için konuşmak çok kolay değil , çünkü o bir kişi değildi , o bir orduydu , o bir sevgi ordusuydu , o bir düşünce ordusuydu , o aydınlanmanın ordusuydu" dedi.


Sav: Gerçek bir devrimci

Selçuk'un 2008 yılında Cumhuriyet Gazetesinin 85. kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmanın barkovizyonda "alkışlar arasında" gösterilmesinin ardından CHP Genel Sekreteri Önder Sav'da oldukça etkileyici bir konuşma yaptı. Sav , sık sık uzun süren alkışlarla kesilen konuşmasında şunları söyledi.

" O eşsiz sürekli devrim tarifinde anlatılanlardan birisiydi İLHAN SELÇUK , Mustafa Kemal ne diyordu: 'Devrim güneş kadar parlak güneş kadar sıcak güneş kadar bize uzaktır.' Ben güneşe bakarak sonra durur, sonra ilerlemek üzere yola koyulurum. İlhan Selçuk böyle bir devrimciydi. Bahriye Üçok , Uğur Mumcu gibi bir devrimciydi İlhan Selçuk. Tarihi Sivas Kongresi'nin yapıldığı , sivas sokaklarında kahrolsun laiklik , yaşasın şeriat dedikleri canlar da bu devrim güneşine yürüyerek bir 6 Mayıs sabahı ölümü göze alan gençler... Devrimciliğin yükü ağırdır, bedeli vardır. İlhan Selçuk bu bedeli ödeyen devrimcilerden birisidir. Tıpkı asırlar önce bedel ödeyen Aristo gibi. Aristo'yu mahkûm eden yargıçlardan hiçbirini toplum ve insanlık dünyası umursamıyor. Ama Aristo'yu anıyor. Bedel ödetenleri kınayacakları bir süreci de yaşayacağız. İlhan Selçuk'un başına gelen Mart ayları dert aylarıdır sözü nice aydınlarımızın düşündüklerinden dolayı derde uğramayacakları çağdaş demokraside buluştuğu zaman İlhan Selçuk'un ruhu şâd olacaktır."


Cumhuriyet Sahipsiz değil

Disk Genel Başkanı SÜLEYMAN ÇELEBİ , "Ölüm kalleştir ve geri dönülemezdir" sözleriyle başladığı konuşmasında, "Yaşadığı talihsiz gün evine gelen polislere çay ikram etme hümanistliğini de üstlenen birisi. Emekçiler açısından Pencere'sini sürekli emekten yana, demokrasiden yana, insan haklarından yana, laiklikten yana, Cumhuriyet'ten yana bize açmıştır. Biz Cumhuriyet okurları olarak o pencerede öksüz kaldık , ama asla Cumhuriyet öksüz , sahipsiz kalmayacak" dedi.


Çetinkaya: Devrimci ruhun yaşam biçimimiz olacak

Yazarımız HİKMET ÇETİNKAYA da özetle şöyle konuştu: "Bizim uzun yolculuğumuz bitmedi. Bu uzun yolculuğumuz devam edecek. Demokrasi , temel hak ve özgürlükleri sonuna kadar savunacağız. Emekçilerin yanında olan kimliğimizden çekinmeyeceğiz. Devrimciyiz , sosyalistiz , özde Atatürkçüyüz. Tarikatların şemsiyesi altında Atatürkçülük yapanlardan hiç değiliz. Yunus Nadi Nadir Nadi'nin çizdiği yolda ödün vermeden devam edeceğiz. Senin devrimci ruhun yaşam biçimimiz olacaktır."


Erinç: Unutmayacağız


Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Orhan Erinç de , "Biz gazeteciler kendisini örnek sayıyoruz. Son dönemde İlhan Ağabey'in çizdiği yolda yürüme konusunda hem Cumhuriyet çalışanları ve hem okurlarının ellerinde bir mihenk taşı vardır. O mihenk taşı da İlhan Selçuk'un belirlediği yayın ilkeleridir. Kendisini TGC olarak saygıyla selamlıyorum. Kendisini unutma olanağımızın olmadığını da bir kez daha vurguluyorum" dedi.

Tanilli'nin mesajı
Töreni sunan sanatçı Rutkay Aziz , Server Tanilli'nin Selçuk için yazdığı yazyı okudu. Tanilli'nin yazısında, "İlhan Selçuk aydınlanma felsefesini 1970'leri izleyen yıllarda da savunmuştur, ölürken de bu felsefeye bağlıydı" diye konuştu.


AKP'ye ampul göndermesi

Gazetemiz yazarı Ali Sirmen'in , "Turhan Selçuk'un en düzenli ev hanımlarını bile kıskandıracak düzendeki evinin duvarında, bir tablo gördüm. Fonda tavandan sarkan bir ampul odayı aydınlatıyor. O zamanlar ampul karanlığın değil aydınlığın aracıydı" diye başladığı konuşması salondan büyük alkış aldı. 1930'larda bile İlhan Selçuk'un küçük bir çocukken babasına Cumhuriyet Gazetesi okuduğunu anımsatan Sirmen, İlhan Selçuk her zaman aydınlanmayı Cumhuriyeti , bağımsızlığı , emeği , insan sevgisini ve dürüstlüğü savundu" dedi.


KURTULUŞ SAVAŞI ŞEHİDİ

Gazetemiz yazarı Erdal Atabek'in "İlhan Selçuk'u beraber yaşama çağrısı ile yeniden yaşıyoruz ve yeniden yaşayacağız , düşünüyorum öyleyse vurun demişti , vurdular, yatıyor. Kurtuluş Savaşı şehididir, Kurtuluş Savaşı. O sadece bir gazeteci değil , bir yazar değil , sadece bir düşünür değil , sadece bir kuramcı değil , sadece bir eylemci değil , hepsi. Kurtuluş Savaşı verdi , bugün yeniden Kurtuluş Savaşı veriyoruz" sözleri salonda büyük bir alkışın kopmasına neden oldu.

Tören de konuşan gazetemiz yazarı ŞÜKRAN SONER'de "İlhan Selçuk nasıl bir güçtür ki siyasi parti lideri olmamasına, örgütlerin başında bulunmamasına karşın başı ezilmek istenmektedir" diye konuştu. Törenin yapıldığı Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'na eşi ile birlikte katılan, balyoz, soruşturması kapsamında tutuklanan ve bir süre önce serbest bırakılan emekli Orgeneral ÇETİN DOĞAN salona girmesiyle uzun süre ayakta alkışlandı. Gazetecilerin sorularını yayınlayan Orgeneral Doğan, Selçuk'un sağlığının Ergenekon soruşturması sırasında gözaltına alınmasıyla bozulduğunu ve ölümünde bu sürecin etkili olduğunu söyledi.


VASİYETİ HACIBEKTAŞ

İlhan Selçuk 2007'de Hacı Bektaş Veli'yi anma etkinliklerinde verdiği konferans sırasında "Bizi Hacı Bektaş'a Gömün" diyerek ailesi ve kendisinin vasiyetini vermişti. Selçuk'un ağabeyi Cumhuriyet Gazetesi çizerlerinden Turhan Selçuk'ta 11 Mart 2010'da yaşamını yitirmiş, Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde Mahsuni Şerif'in mezarı ile Aşık Veysel, Pir Sultan Abdal ve Yunus Emre'nin heykellerinin bulunduğu çilehane bölgesine defnedilmişti.


Hacıbektaş bağrına bastı


Başyazarımızı uğurladık


Kardeşler buluştu: Cumhuriyet'in ödünsüz savunucusu Başyazarımız İlhan Selçuk , binlerce yurttaşın katılımıyla Hacıbektaş İlçesinde son yolculuğuna uğurlandı Selçuk , Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre ve Pir Sultan Abdal'ın heykelleri ile Âşık Mahsuni Şerif ve kardeşi dünyaca ünlü karikatürist Turhan Selçuk'un mezarlarının bulunduğu Çilehane bölgesindeki "İz Bırakan Aydınlar" mezarlığında toprağa verildi. Törende duygulu anlar yaşanırken SELÇUK kardeşlerin mezarlarının başına birer çınar dikildi.

Türk ulusunun aydınlanma savaşçısı, Cumhuriyet'in yılmaz savunucusu, Gazetemiz imtiyaz sahibi ve başyazarı İLHAN SELÇUK , binlerce yurttaşın katılımıyla vasiyetine uygun olarak Nevşehir'in Hacıbektaş İlçesinde son yolculuğuna uğurlandı. SELÇUK , dünyaca ünlü karikatürist Turhan Selçuk'un yanına defnedildi. Selçuk için 24 Haziran 2010 Perşembe günü Cumhuriyet Meydanında düzenlenen törene Türkiye'nin dört bir yanından üniversite öğrencileri, sivil toplum örgütü temsilcileri siyasi partiler ve İlhan Selçuk dostları katıldı. Türk bayrağına sarılı cenazesinin sabahın erken saatlerinden itibaren dolan meydana getirilmesi sırasında binlerce yurttaş hep birlikte İlhan Selçuk'u alkışladı.

Tabut'un üzeri karanfillerle doldurulurken görevliler naaşın etrafını boşaltmak için uzun uğraşlar verdi.Sanatçı Erdal Erzincan'ın sazıyla sunduğu kısa dinletinin ardından Kürsüye çıkan Alevi dedesi Haydar Soylu, helallik görevini yerine getirdi. İLHAN SELÇUK , çilehane bölgesindeki "İz Bırakan Aydınlar" mezarlığında ağabeyi Turhan Selçuk'un yanında açılan mezarlıkta toprağa verildi.