28 Ağustos 2008 Perşembe

AKP Hükümetinin İCRAATLARI

Ulusal programda TRT, Çay-Kur, DMO'nun satışı, savunmanın özelleştirilmesi öngörülüyor.
Her şey satılığa çıkacak
ÖZELLEŞTİRMEYE HIZ VERİLECEK
AB'ye sunulacak ulusal program taslağında, hükümetin yapmayı planladığı özelleştirme uygulamaları da yer aldı. Taslağa göre, devlet, çay ürünlerinin işlenmesinden malzeme alımına kadar pek çok alandan tamamen çekilecek. Eğitim, ulusal savunma sanayisi, radyo televizyon yayımcılığı, maden işletmeciliği gibi birçok alanda ise kısmi özelleştirmeler yapılacak. Savunmanın özelleştirilmesinden ise MKEK'nin satışının kastedildiği öğrenildi. Bu alanların hiçbiri mevcut özelleştirme potföyü içinde yer almıyor.
HÜKÜMET HER ŞEYİ SATACAK
Çay-Kur ve Devlet Malzeme Ofisi (DMO) tamamen, TRT ile başta Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) olmak üzere kamuya ait savunma sektörü ise kısmen özelleştiriliyor. Hükümet tarafından hazırlanarak Bakanlar kurulunda kabul edildikten sonra Avrupa Birliğine sunulacak olan Ulusal Program taslağında, hükümetin gerçekleştirmeyi planladığı özelleştirme uygulamaları da yer aldı. Taslağa göre, devlet, aralarında çay ürünlerinin işlenmesi, malzeme alımı da bulunan bazı alanlardan tamamen, eğitim, savunma, radyo televizyon yayımcılığı gibi bazı alanlardan da kısmen çıkacak. Bu alanların hiçbirisi mevcut durumda özelleştirme potföyü içinde yer almıyor. Edinilen bilgilere göre, "Çay ürünlerinin işlenmesi" ifadesi ile Çay-Kur; "malzeme alımı" ifadesi ile Devlet Malzeme Ofisi; "radyo televizyon yayımcılığı " ifadesi ile Türkiye radyo Televizyon Kurumu (TRT) kastedilirken, eğitim alanında "ihtiyaç fazlası arsa, arazi ve okulların satılması" planlanıyor. Savunmanın özelleştirilmesinden ise MKEK'nin satışının kastedildiği öğrenildi. Taslakta, devletin faaliyetlerini sürdüreceği alanlar ise, "Buna karşın, tahıl alımı, tohumluk üretimi, demiryolu ulaşımı altyapısı, petrol arama faaliyetleri, hava meydanları işletmesi, posta hizmetleri, kıyı emniyetinin sağlanması gibi alanlarda faaliyetlerini sürdürmesi öngörülmektedir" ifadesiyle çizildi.
DEVLETİN TAMAMEN ÇEKİLECEĞİ ALANLAR
BANKACILIK (kısa vade: Halk Bankası; orta vade: Ziraat Bankası ve Vakıflar Bankası)
Hava ve deniz ulaşımı ile lokomotif ve vagon üretimi
Et - balık ürünleri piyasası
Şeker, tütün ve çay ürünlerinin işlenmesi
Petro - kimya sanayi
Malzeme alımı
Elektrik dağıtım ve toptan ticareti
Şans oyunları
İMKB ve altın borsası
Çeşitli kamu hizmetleri (araç muayene istasyonları, otoyol / köprü işletmeciliği, belediye - çöp / atık toplama ve yeniden değerlendirme)
Telekomünikasyon
Turizm
KISMEN ÇEKİLECEĞİ ALANLAR
Elektrik üretimi
Su şebekesi, kanalizasyon altyapısı
Sağlık
Eğitim
Savunma
Radyo - televizyon yayıncılığı
Doğalgaz piyasası
Kömür ve diğer maden işletmeciliği.
23 Ağustos 2008 Cumartesi CUMHURİYET GAZETESİ

25 Ağustos 2008 Pazartesi

İncir hücreleri yeniliyor
Japonya'da yapılan bir araştırmada derileri altında tümör geliştirilmiş farelere enjekte edilen incir özünün, tümörleri 11 günde yüzde 39 oranında küçülttüğünün tespit edildiği ifade edilirken incirin, özellikle sindirim sistemi için çok faydalı bir meyve olduğu belirtildi.
İncirin içerdiği yüksek orandaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besin olduğu bildirildi. Japonya'da yapılan bir araştırmada derileri altında tümör geliştirilmiş farelere enjekte edilen incir özünün, tümörleri 11 günde yüzde 39 oranında küçülttüğünün tespit edildiği ifade edilirken tazesinin yaz aylarında, kurusunun ise her zaman bulunabilen incirin, özellikle sindirim sistemi için çok faydalı bir meyve olduğu belirtildi. Amerikan Diyetetik derneğinin Denizaşırı ülkeler Türkiye temsilcisi diyetisyen Selahattin Dönmez, İncirin içerdiği yüksek orandaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besin olduğunu belirterek
"İncir, lif deposudur ve gut hastalığını iyileştirici bir enzim olan fisin içerir. Kemik sağlığı, kan pıhtılaşması ve sağlıklı sinir sistemi için gerekli kalsiyumun en yoğun bitkisel kaynağı olduğu bilinmektedir. Anında enerji sağladığı ve krampları engellediği için sporcular için oldukça faydalı bir besindir. Özellikle kuru incir, demir ve potasyum açısından besin değeri yüksektir" dedi.
İNCİRİN YARARLARI
  • Diğer meyvelerle karşılaştırıldığı zaman kalsiyum, bakır, magnezyum, potasyum ve kükürt bakımından birinci, enerji , pantotenik asit , riboflavin , tiamin ve piridoksin bakımından ikinci sırayı aldığı görülmektedir.
    İncir, içeriğindeki pektin nedeniyle , bağırsaklarda toksit maddelerin atılması , kandaki kolesterol düzeyinin düşürülmesi gibi yararları sağlamaktadır.
    Protein miktarı birçok kuru meyvenin iki katından daha fazladır.
    İçerdiği doğal asitler dolayısıyla doğal bir sakinleştirici özelliği bulunuyor.
    Besin değeri yüksek olan kuru incir, kolay sindirilebilen fruktoz glikoz içerir.

Terliyken de su içilir
SORU: "Terli terli su içilmez değiminde doğruluk payı var mıdır"

YANIT: Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim dalı öğretim üyesi Doç Dr Sinan Karaoğlu, terliyken su içilmemesi gerektiği düşüncesinin yanlış bir inanış olduğunu söylüyor.
Sıcak havalara bağlı olarak vücuttan çıkan ter, potasyum ve sodyum gibi vücuda faydalı mineralleri de beraberinde götürür. Ter ile birlikte sıvı kaybeden vücudun kalp ve damar sistemi zorlanır, bedenin iç ısısının güvenli bir seviyede korunması imkânsız hale gelir. Bu olumsuzluklar sıcak havalarda yapılan sportif faaliyetler de daha fazla ortaya çıkar. Vücuttaki sıvı kaybı fiziksel performansı negatif olarak etkiler. Sıcak havalarda yapılan sportif faaliyetler sırasında yaşanan sıvı kaybı, çabuk yorulma, kramp ve bacak ağrıları, sinirlilik ve mide bulantıları gibi sorunlara yol açar. Bu negatif etki sadece sporda değil, aktif yaşamda da gözle görülür performans düşüklüğü yaratır. Bu nedenle sıcak havalarda, özellikle de sportif aktiviteler sırasında bol sıvı alınmalıdır. Sıvı alınarak, daha fazla enerji, güç ve dayanıklılık, daha serin bir vucut, daha uzun ve yüksek performans, sonraki aktivite için vucudun daha çabuk toparlanması sağlanabilir.
TERLİYKEN DE SU İÇİN
Spor yaparken sıvı alınmaması ve terliyken su içilmemesi gerektiği düşüncesi, oldukça yanlış bir inanıştır. Spor öncesi sıvı alınmaması, spor sırasında çok susamaya yol açmakta, gereğinden çok su içme isteği doğmaktadır. Doğru sıvı alımı, az miktarlarda ancak sık sık içilerek yapılır. Eğer aldığınız sıvı serin olursa, içmek daha zevkli gelir. Vücut saatte 1 litre kadar suyu absorbe edebilir ki, bu miktar aşırı aktivitelerde kaybedilen sudan azdır. "Yani terli terli su içilmez" gibi bir mantık yanlıştır. Sıvı kaybının neden olduğu olumsuzlukların önüne geçilebilmesi için terliyken de su içilmelidir. Suyla beraber vücudun kaybettiği elektrolit ve enerjiyi de yerine koyacak türde maddelerin alımı çok daha faydalıdır. Bu amaçla bir miktar tuzlu ayran veya şekerli içecekler kullanılabileceği gibi, oranı ve miktarları bilimsel verilerle ayarlanmış çeşitli elektrolit tuzlar, şekerli ve vitamin katkılı özel sporcu içecekleri kullanmak daha da olumlu sonuç verir.Sıvı kaybı belirtileri yaşayan insanların faaliyetlerini durdurması, serin ve gölge bir yerde dinlenmesi, sıvı alması ve kıyafetlerini rahatlatması gerekir. Sıvı kaybına karşı üç kural unutulmamalıdır.
1. Terleme ile kaybedilenlerin geri kazanılabilmesi için spor öncesinde, esnasında ve sonrasında sıvı alınmalı.
2. Doğru sıvılar tercih edilmeli.
3. Sıvı almak spor yaparken izlenilmesi gereken temel bir sağlık ve emniyet kuralı olarak algılanmalı.

DoktorSitesi.com

18 Ağustos 2008 Pazartesi

Aytun Ciray

“Her bidat dalalettir, her dalalet de ateştedir”
Kandillerde bana SMS göndermeyin” başlıklı makalemde…
Peygamberimizin; “Din adına sonradan ihdas edilen her şey bid’attir. Her bidat dalalettir, her dalalet de ateştedir” diyen hadisinden yola çıkarak, dinimizi hurafelerle zorlaştırmamızı eleştirmiştim.
Allah’ın bize gönderdiği son kitabı Kur’an-ı Kerim’de tek satır dahi yer almayan “ünlü” bid’atları sıralamıştım o yazımda:
Kutlu Doğum Haftası.
Üçaylar.
Rebiülevvel’in 12. günü Mevlid kandili.
Receb’in ilk cuması: Regaib Kandili.
Receb’in 27. günü: Mi”rac Kandili.
Şaban’ın 15. günü: Berat Kandili gibi…
Son olarak da halk arasında Mevlid, Mevlit, Mevlüd, Mevlüt diye de adlandırılan…
Süleyman Çelebi tarafından yazılmış ve konusu Hz. Muhammed’i övmek olan bir şiirine sözü getirip sormuştum:
Şimdi bir araya gelip, okumanın, okutmanın ve hatta bazı “dindar” zenginler tarafından gösteriş vesilesi yapılmasının ibadetle ne alâkası var?
Hiç şüphesiz “Kadir Suresi”n de yer alan “Ramazan’ın 27. gecesi olan Kadir Gecesi’ni istisna ederek.
Sonra yine basiretim bağlandı, ya da kulların beni yanlış anlamasından korktum.
Ki ikisi de mazeret değildir- SMS şirketlerinin Hıristiyan ortaklarının servetine servet katmasına neden olan günah trafiğine tekrar katıldım.
Ama buraya kadar…
Üstelik artık Süleyman Ateş gibi beni destekleyen gelenekçi din alimleri de var:
“Ne Kur’ân’da ne de sünnette Miraç, Regaip ve Berat gecelerini kutlama diye bir şey yoktur. Bunları özel ibadetlerle kutlamak, büyük bilginler tarafından bid’at sayılmıştır.”(16.08.08/Vatan gazetesi)
İbadete gelince:
Allah hangi gün, hangi saat ibadetimize “olmaz” der ki…
Bütün zamanları o yaratmışken.
Hayal kurarken bile ona dua etmiyor muyuz?
(17 Ağustos 2008 Pazar) Yenigün Gazetesi

17 Ağustos 2008 Pazar

UMUT ÜLGER

Uzmanlar ayna karşısındaki bir insanın gerçek olmayan şeyleri de görebileceğini belirttiler
Ayna ayna söyleme bana
Bilim insanları her insanın kendine göre bir hayali görüntüsü olduğunu ve her gün aynaya baktığımızda her zaman günden güne daha farklı gözüktüğümüzü ifade ettiler. Liverpool Üniversitesinden Marca Bertamini , aynaların en iyi sanal gerçeklik sistemi olduğunu ve aynada aslında sanal bir görüntü oluştuğunu söylüyor.
Binlerce yıldır insanoğlunun gözlerini kamaştıran ayna ile ilgili yeni bir iddia ortaya atıldı.Uzmanlar, ayna karşısındaki bir insanın hem gerçekleri hem de gerçek olmayan şeyleri görebileceğini belirttiler. Davranış uzmanlarına göre , insanlar farkında olmadan aynaya bakarlar ve bilinçsizce kendilerini olduklarından daha güzel görürler. Bilim insanları her insanın kendine göre bir hayali görüntüsü olduğunu ve her gün aynaya baktığımızda her zaman günden güne daha farklı gözüktüğümüzü ifade ettiler. Örneğin sabah uyandığımızda farklı , işe giderken yada şık bir akşam yemeğine çıkarken ise daha farklı görünürüz. Aslında yüzümüzün şekli hep aynı kalır, sadece görünümü değişir. Liverpool Üniversitesinden Marca Bertamini , aynaların en iyi sanal gerçeklik sistemi olduğunu ve aynada aslında sanal bir görüntü oluştuğunu fakat gözlerimizin gördüğü görüntünün gerçek olduğunu söyledi. Aynalar çoğunlukla insanları duygusal ve fiziksel yönden olumlu bir şekilde etkiler. Deneyler aynalı bir ortamda çalışan insanların , aynasız ortamdakine göre çok daha verimli çalıştıklarını ortaya koyuyor. Ayrıca bilim insanları , insan beyninin dış dünyadan gelen duygusal bilgilerle nasıl etkilenerek tepki verdiğini ölçmede aynaları çok yararlı görüyorlar.

13 Ağustos 2008 Çarşamba

Umut ÜLGER

Gül'ün oğlu TED'den mescit istedi
Gazeteci yazar Fikret Bila'nın 13 Ağustos 2008 çarşamba tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanan köşe yazısına göre Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün küçük oğlu Mehmet Emre Gül TED yönetiminden mescit açılması talebinde bulundu.
Cumhurbaşkanı’nın oğlu Mehmet Emre Gül, TED Koleji lise kısmında 11. sınıf öğrencisi. Bu konu Mehmet Emre Gül ile TED Lise Müdiresi Melike Toklucu arasında iki yıl önce gündeme gelmiş. Olay yeni değil. Ayrıca TED’de bir mescit açılması konusunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül veya eşi Hayrünnisa Gül’ün bir talebi de söz konusu olmamış. Talep sadece Mehmet Emre Gül’e ait...
Bu arada Melike Toklucu TED lise müdireliği görevinden geçtiğimiz haziran ayında ayrıldı. Ayrılma kararı Melike Hoca’nın değil, vakıf yönetiminin kararı.
Mescit öyküsü
Olayın gelişimi şöyle:
TED, başarılı ilköğretim öğrencilerinin öğrenimlerini TED’de sürdürmelerini teşvik ediyor. Ortaokul son sınıf öğrencilerinden OKS’yi kazanarak başka liselere gitmek isteyenleri TED lisesine devam etmeleri için ikna etmeye çalışıyor. OKS’yi kazanan öğrencilerle lise yönetimi görüşmeler yapıyor ve okulda kalmalarını salık veriyor.Bu bağlamda Lise Müdiresi Melike Toklucu, iki yıl önce OKS’de iyi bir derece yapan Mehmet Emre Gül ile de iki kez görüşerek, TED Lisesi’ne devam etmesini salık veriyor. Mehmet Emre Gül ise puanı tuttuğu için Galataray Lisesi’ne gitme eğilimi gösteriyor. Hayrünnisa Hanım ise Ankara’da kalmasını istiyor ve Lise Müdiresi Melike Toklucu’ya bu tercihini ileterek Mehmet Emre’ye TED’de kalması için yardımcı olmasını istiyor.Lise Müdiresi Toklucu, Mehmet Emre’yi görüşmeye çağırıyor. Mehmet Emre ilk görüşmeye ağabeyi Ahmet’le geliyor. Melike Hoca, TED Lisesi’nin özelliklerini anlatıyor ve Mehmet Emre’ye TED’de devam etmesini ayrıca İngilizcenin yanında Fransızca ders seçmesinin de mümkün olduğunu izah ediyor.Mehmet Emre ve ağabeyi Ahmet ikna olmuş biçimde Melike Hoca’nın yanından ayrılıyorlar. Hayrünnisa Hanım da Melike Hoca’ya telefon ederek teşekkür ediyor. Ancak bir-iki gün sonra Mehmet Emre yeniden Melike Hoca’yla görüşüyor. Bazı sorular soruyor. Melike Hoca soruları yanıtlıyor. Mehmet Emre tam ikna olmuş durumda hocasına veda ederken, “Ben ikna oldum. Teşekkür ederim. Sizden bir ricam olabilir mi?” diyor.Melike Hoca, “Söyle” deyince, Mehmet Emre, “Acaba” diyor, “Bana okulda ibadetimi yerine getirebileceğim bir yer tahsis edebilir misiniz?”
Soru bu...
Melike Hoca ise tereddüt etmeden, bunun mümkün olamayacağını belirtiyor ve şöyle diyor:“Bu mümkün değil. Burası okul. Okulda böyle bir yer tahsis edemeyiz. Ayrıca senin okulda ibadet yapacak vaktin de olmaz. Okul programı yoğun. Eğer namaz kılmak için bir yer istiyorsan, bu eksikliği evde giderebilirsin, kazaları evde kılabilirsin ama okulda olmaz.”Bu konuşmadan sonra ne Hayrünnisa Hanım’dan ne Cumhurbaşkanı Gül’den bu konuyla ilgili bir talep geliyor. Sadece Hayrünnisa Hanım, Mehmet Emre’yi TED’de kalmaya ikna ettiği için Melike Hoca’ya teşekkür ediyor ve konu kapanıyor.Mehmet Emre’nin mescit talebinin öyküsü özetle böyle...
Edibe Sözen’in önerisi
AKP’li milletvekili Edibe Sözen ilköğretim okullarında ibadet yeri açılmasına ilişkin -sonradan geri çektiği- yasal düzenleme önerisi ile gündeme gelmişti.

8 Ağustos 2008 Cuma

Umut ÜLGER

Facebook'a solucan dadandı
Facebook'a solucanlar dadandı; yani virüsler... Tüm bilgisayarınızı ele geçiriyor. Bakın bu işlemi nasıl yapıyor?
Popüler güvenlik yazılımı şirketi Kaspersky, 2 yeni tehdidin varlığını açıkladı. Yeni virüslerin hedefinde Facebook hesabınız var. Networm.Win32.Koobface.a ve Networm.Win32.Koobface.b olarak bilinen trojan, Facebook ve Myspace hesabınızı ele geçiriyor ve yoluna devam ediyor. Bu tehlikenin kurbanı olan kişi, hiçbir şeyin farkında olmuyor.
NASIL ÇALIŞIYOR?
Facebook hesaplarına gözünü dikmiş olan Networm.Win32.Koobface.b, bir kez girdiği bilgisayardaki Facebook kullanıcılarının arkadaş listelerine mesajlar gönderiyor. Bu mesajlar, Paris Hilton gibi ünlülerin de aralarında bulunduğu magazin haberleri ile ilgili.
Mesaj içerisinde YouTube bağlantısı gibi görünen linke tıkladığınızda ise YouTube benzeri adresi olan bir Rus sitesine yönleniyorsunuz. Videonun olduğu sitede size "Flash Player’ın sürümünün eski olduğu ve güncellemek isteyip istemediğiniz”" soruluyor. Onay verirseniz, trojan’in içinde olduğu dosya indiriliyor ve kuruluyor. Böylece listeye yeni bir kurban daha eklenmiş oluyor ve sıra, bu kurbanın listesine geliyor.
Kaynak: ShiftDelete.Net

1 Ağustos 2008 Cuma

Bilim insanları "ilk kez suyuna dokunup tattık" ifadesini kullandı
NASA: Mars'ta su var
NASA'nın Mars'ta araştırmalarını sürdüren uzay aracı Phoenix , kızıl gezegende suyun mevcut olduğunu doğruladı. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi NASA'dan yapılan açıklamada, Arizona Üniversitesinden bilim insanı William Boynton , Mars'ta su olduğunu söyledi. Boynton daha önce de Mars Odyssey aracıyla elde edilen gözlemlerin ve geçen ay Phoenix tarafından gözlenen kaybolan kütlelerin buz olduğuna ilişkin kanıtlar verdiğini belirterek "Ancak ilk kez Mars'ın suyuna dokunup tattık" ifadesiyle de elde edilen bulguların önemine vurgu yaptı. Bilim insanları, kimyasal testler Mars'ın kuzey kutbu yakınında buzun mevcut olduğunu doğruladı. Şimdiye kadar Mars'ta buz olduğuna ilişkin iddialar ikincil derecedendi. 25 Mayıs'ta Mars'a gönderilen Phoenix uzay aracı, gezegende su olup olmadığını saptayacak çalışmalar yürütüyor, numune topluyor, gezegenden aldığı görüntü ve verileri dünyaya gönderiyor. NASA , Phoenix'in Mars'taki görev süresini 2 ay daha uzattı.

Hikmet Çetinkaya



POLİTİKA GÜNLÜĞÜ
HİKMET ÇETİNKAYA
Devlet İçindeki Devlet


Bir trafik kazası


Kaza mı?.


Mercedes mi kamyona çarpmış , kamyon mu Mercedes'i uçuruma yuvarlamış?. Ne önemi var?.
Araba yüklü !. Polis müdürü mü istersin?. Mafya lideri mi istersin?. Aşiret reisi mi istersin?. Milletvekili mi istersin?. Yeraltı ilişkileri mi istersin?.
Devlet , Hükümet , Meclis , bürokrasi katılımı mı istersin?. Dış ilişkiler iç ilişkiler mi istersin?.
Hepsi bir mercedes'e sığınmışlar, sonra bir kamyonla kucaklaşıp teker teker uçuruma yuvarlanmışlar...


Gazetelerde başlıklar:


"Milletvekili, polis, mafya aynı otoda..."


Doğal değil mi?.


"Esrarengiz kaza!."
Yok canım, neresi esrarengiz?. Herşey açık seçik , ortalıkta sergileniyor.


"Garip ilişkiler"
Hiç de garip değil !
"Esrarengiz kaza" Türkiye'nin anatomisini yansıtan sıradan bir olay...
Ve şuraya yazıyorum:
Bu olayın soruşturmasından da kovuşturmasından da hiçbir şey çıkmayacak.
(pencere 5 Kasım 1996)




Diyarbakır cezaevinde çıkan son isyanda işkenceyle öldürülen on kişiye ne oldu?.
Hiç...


En tüyler ürpertici haber, artık kimsenin kılını kıpırdatmıyor, "devletin içine yuvalanmış çetenin varlığı gün ışığına çıktı; ama, Başbakan ortalıkta beşuş bir çehre ile dolaşıyor, Başbakan yardımcısı ise uçuk mu uçuk. Şaibe hanım interpolün kırmızı mumla aradığı, uyuşturucu sabıkalısı, katil zanlısı, adliye ve asker kaçağı Abdullah Çatlı'yı savunuyor. Oysa Çatlı gibilerin devlet adına güdülenmesinden sonra bu ülke terör batağına sürüklendi.


Cumhuriyetin kuruluşundan 1970'li yıllara değin Türkiye'de terör merör yoktu. 1968 yılında bütün dünyada olduğu gibi bizde de öğrenci eylemleri başladı; başlangıçta kimsenin burnu kanamıyordu. Öğrenciler üniversitede reform istiyorlardı, öğretimde hakça bir düzendi aradıkları !. Ancak başkentte birileri kapalı kapılar ardında dehşetengiz bir karar aldılar:
"Üniversite gençliği sola kayıyor, buna karşı önlem gerekiyor, iti kurda kırdırmak gerek..."
Devlet içinde yuvalanan karanlık odaklarda saptanan yönteme göre komünistlere karşı mücadelede "faili meçhul cinayetler" başladı.


30 öğrenci birbiri ardına öldürüldü. Katiller bulunamadı.
Tohum atılmıştı.
Üniversite gençliğinde silaha sarılma güdüsü bundan sonra gelişti. Solcu gençliğin ilk kurbanı Vedat Demircioğlu'dur. Ardından kanlı bir zincirin halkaları gibi öteki faili meçhul cinayetler yürürlüğe kondu. Her bir solcu öğrencinin öldürülmesinden sonra, gençler silaha sarılmaktan gayrı bir çare kalmadığına biraz daha inanıyorlardı. Meşum bir el bir kanlı planı uygulamaya koymuştu; devletin içindeki karanlık güçler, komünizmin kökünü devlet terörüyle kazıyacaklarına inanıyorlardı; yıllar boyunca ülkücü gençleri bu yolda kullandılar. Abdullah Çatlı bunlardan biridir.
"Devlet içindeki devlet" adıyla çeteleşen örgütü ortadan kaldırmayan Türkiye belini doğrultamaz; bu gidişle adımız insanlık dünyasında lanetle damgalanır.
(pencere 11 Aralık 1996)




Sevgili okur...
Yukarıda okuduğunuz yazı bildiğiniz gibi benim değil, İlhan Selçuk'un...
Hani 50 yıldır yazı yazdığı gazetesine bomba attığı öne sürülen İlhan Ağabey'in 12 yıl önce yazdığı iki yazısından bazı bölümler...
İlhan Selçuk 20 Ekim 2008'de Devlet içinde örgütlü çete kurmak suçlamasıyla yargılanacak...
Medyayı kuşatan ahmak soros'un çocukları ve tarikat şeyhlerinin müritleri bu yazıları okusun istedim !..
HİKMET ÇETİNKAYA
31 temmuz 2008 Perşembe (Cumhuriyet Gazetesi)