LAVINIA HEPSİNİN BÜYÜK AŞKIYDI
Gülenay Börekçi, Özdemir Asaf, Oktay Akbal, İlhan Selçuk ve Öztürk Serengil'in büyük aşkı 'Lavinia'yı yazdı...Lavinia’ modern Türk edebiyatının en ünlü şiirlerinden biri. Peki, Özdemir Asaf’ın Lavinia’sı gerçekte kimdi? Adı Mevhibe Beyat’tı ve o dönemin ünlü aydınları ona âşıktı. Tıpkı Eluard ile Dali’nin Gala’sı gibi... Bir erkeğin günün en güzel saatlerini, gün batımından sonrasını geçirmek istediği kadındı, gitmesin, hep kalsın istenendi Lavinia. İnceydi, kırılgandı, küçücük bir
esintide bile üşürdü, onu korumak, kollamak, bir ceketi usulca omuzlarına sarmak gerekirdi. Öyle nazlıydı ki, güzel yalanlarla geçirmek isterdi ömrünü... Yalanların insanı en sert hakikatlerden bile daha çok inciteceğini unutarak... Bir büyük sırdı. Adı gizlenen ama unutulmayan. Erkeğin ve şairin sırrı. Özdemir Asaf’ın meşhur şiiri sayesinde bildiğimiz en güzel hayallerden biri oldu Lavinia ve hiç gitmedi bir daha, kaldı. Liseli genç kızların anket defterlerinden popüler şarkılara kadar uzanan bir varoluş macerası oldu. Feridun Düzağaç’ın şarkısı hâlâ hafızalarda... Gizemli Lavinia’nın kim olduğuysa hep merak edildi. Bilen biliyordu elbette ama herkesin öğrenmesi için ‘edebiyat arkeoloğu’ Haluk Oral’ın ‘Şiir Hikayeleri’ni yazarak, bildiğimiz, sevdiğimiz, hayran olduğumuz şiirleri ağız sulandıran leziz ayrıntılarla anlatması, adeta onların ‘sırlarını’ aydınlatması gerekti. Özdemir Asaf’ın şiirinde hayali bir suret gibi beliriveren, ne gözlerini ne bedenini seçebildiğimiz, gülüşünü bile göremediğimiz ama yıllardır bir şekilde zihnimizde yer etmiş Lavinia bir düş değil; etten kandan bir kadınmış, kitaptan onu öğrendik bir kere. Sonra peşine düştük Lavinia’nın...GÖNÜLLERDE DOLAŞMANIN ÇEKİMİLavinia gerçekte Mevhibe Beyat adlı olağanüstü cazibeli bir kadınmış. Yaşadığı dönemin entelektüelleri ve sanatçıları arasında epey kalp çalıp can yakmış.
1950’lerden söz ediyoruz... Her yerde güzelliği, tatlılığı, zekası konuşuluyor, herkes onun ‘kahkahasının’ peşinden koşuyormuş. Şiirlere ve hikayelere girecek kadar etkilemiş genç yazar ve şairleri; önce kendisine umutsuzca aşık olan Oktay Akbal’ın ‘Hisya’sı, daha sonra Özdemir Asaf’ın ‘Lavinia’sı olmuş. Oysa genç yazar ve şairlerin ilham perisi olarak nam salan bu güzeller güzelinin kalbi bir başkası, gazeteci İlhan Selçuk için çarpıyormuş. Fırtınalı bir beraberliğin sonunda evlenmişler. Çok sonraları, onun hakkında bir yazı yazan Selçuk, şu hararetli sözlerle anlatıyor genç kadını: “Fırtınalı bir ilişkinin tensel terinde köpüklenen dalgasını yaşarken, gönüllerde dolaşmanın çekiminden de vazgeçemiyordu; ileride bunun hesabını acıyla vereceğinden habersizdi.” Bu ürpertici ve hâlâ, her şeye rağmen tutkulu yazının tarihini de verelim, tam olsun: 14 Şubat 1999. Yani bir Sevgililer Günü...Ama işte öğreniyoruz ki, Mevhibe Beyat tam da bu yüzden, ‘gönüllerde dolaşmanın çekimine kolayca kapılabildiği için’ büyük aşkından ayrılıp ikinci kez evlenmiş. Bu kez çok şaşırtıcı biriyle, sahnelerin ve perdenin yeni parlayan yıldızı Öztürk Serengil’le... Beyat, Serengil’le tiyatrocu Mücap Ofluoğlu vasıtasıyla tanışmıştı. Lakin evlilik uzun sürmedi. Ardından ayrılık ve yeni bir evlilik geldi... Bu kez İlhan Selçuk’un avukatı Gülçin Çaylıgil’in kardeşi ve Arda Uskan’ın dayısı olan fotoğrafçı Muhlis Hasa’yla... Sonrası? İlham periliğinden sade, sakin bir rutine doğru usul usul ilerleyiş ve 2007’de son bulan bir yaşam... İKİ BÜYÜK AŞKI VARDIEn yakın arkadaşı Melda Kaptana, kısa sohbetimizde ondan “Güzel, güzelliğinden öte sıcacık bir dost” olarak söz etti: “Öylesine özel ve farklı bir kadındı ki, kitap yazsanız yetmez.”Mevhibe Beyat 2 Mayıs 1925’te doğmuş. Tek işi, ilham periliği değilmiş elbette. Uzun yıllar Neyir Triko firmasının baş stilisti olarak çalışmış. Bu yüzden sık sık Avrupa’ya gider, defileleri izler, butikleri gezermiş. Oradaki modelleri görür, aralarından beğendiklerini alır ama sonra onları bir kenara bırakıp kendi tasarımlarını yaratırmış. Memlekete, koşullara, bizim ruhumuza uydurarak...Edebiyat dünyasıyla hep alakalı mıydı, diye soruyorum... “Mevhibe iyi
bir izleyiciydi” diyor Kaptana. “Hayatı boyunca çok okudu. Yaşlanıncaya kadar tüm filmlere, konserlere, tiyatro oyunlarına gitti. Hiçbir şeyi kaçırmamak, es geçmemek istedi. Öylesine sıcak bir kalbi vardı ki, halkla iç içe yaşamayı ihmal etmedi. Gazanfer Özcan tiyatrosunu da Shakespeare tiyatrosu kadar önemsedi; ikisinin de hayatı anlamak konusunda eşit derecede faydalı olduğuna inandı.”Esas sorum şuydu: Niçin bütün erkekler âşık oluyordu Mevhibe Beyat’a; sırf güzelliği, albenisi yüzünden mi?Cevap şu oldu: “Korkunç bir sezgi gücü vardı Mevhibe’nin. Yüzünüze bakar bakmaz, sizi tanır, anlar, ruhunuzun en derin köşelerine kadar kavrardı. Küçücük bir bakıştan, mimikten, jestten tüm karakter haritanızı çıkarabilirdi. Özdemir Asaf bu yüzden ona ‘Öldürmekten daha beter anlıyorsun insanı’ demişti. Çok keskin gözleri vardı.”Öte yandan herkesin aşık olduğu Mevhibe Beyat sadece iki kişiyi çok sevdiğini söylemişti son günlerinde. Hem de Melda Kaptana’nın oğlu Ahmet Koman’a yazdığı bir mektupta: “Hayatımın iki büyük aşkından biri ressam Edib Hakkı Köseoğlu’ydu. Diğeri malumunuz, İLHAN SELÇUK!”HEM MARILYN HEM GILDAHayattaki en yakın arkadaşı Melda Kaptana ‘Ben Bir Bizans Bahçesinde Büyüdüm’ adlı anı kitabının bir yerinde şöyle anlatıyor Lavinia’yı: “İlhan Selçuk’a 14 Şubat
Sevgililer Günü yazısı yazdıran Lavinia ona uzaktan uzağa aşık olan Oktay Akbal’ın bir hikayesindeki Hisya’ydı aynı zamanda. Laleli’de Harikzadegan Apartmanları’nın kapısında buluşup konuşan delikanlıların Violetta’sıydı. O sıralarda ünlü olan bir tangonun adıydı bu ve delikanlılar, Mevhibe onlara gülümseyerek geçerken ıslıkla bu melodiyi çalardı. Mevhibe Beyat, Güzel Sanatlar Akademisi’nde okurken mimar arkadaşları ona Gilda diye seslenirdi. Rita Hayworth’un o yıllarda büyük beğeni kazanan ‘Gilda’ filminden mülhem... Kızılkahve rengi, iri dalgalı, parlak ve çok güzel saçları vardı. Adalet Cimcoz da Marilyn Monroe’ya benzettiği için onu ‘Marlin’ diye çağırırdı. Güzelliğini hiç önemsemezdi. Zaten insan sıcaklığı, insanlara anlayarak yaklaşması ve sezgisi, güzelliğinin üstündeydi.”LAVİNİA Sana gitme demeyeceğimÜşüyorsun ceketimi alGünün en güzel saatleri bunlarYanımda kalSana gitme demeyeceğimGene de sen bilirsinYalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyimİncinirsinSana gitme demeyeceğimAma gitme LaviniaAdını gizleyeceğimSen de bilme LaviniaGAZETE HABERTÜRK - HT PAZAR
1 Mart 2009 pazar tarihli ilk sayısıKimdir peki “Lavinia” yani Mevhibe Beyat?Cumhuriyet Gazetesi yazarı ünlü gazeteci İLHAN SELÇUK’un ilk eşi! Fakat ona aşık olan ilk o değil...
2 Mayıs 1925’te İstanbul’da doğmuştur. Babası eski bir vali. Güzel Sanatlar Akademisini bitirdikten sonra resim öğretmenliği ve stilistlik yapar. Güzelliği dillere destandır. Uzaktan akrabası Oktay Akbal bile ona aşıktır. Hikayelerinde ondan “Hisya” diye söz eder. Şair dünyası ile tanışması da böyle olmuştur zaten. Bir ara Servet-i Fünun dergisinin yöneticiliğini yapan Oktay Akbal sayesinde İlhan Berk, Cavit Yamaç, Naim Tirali ve Özdemir Asaf gibi genç şairlerle tanışır. Bu genç şairlerin şiirlerini ulaştırır Oktay Akbal Mevhibe’ye. Özdemir Asaf, Mevhibe’ye fena halde aşık olmuştur. Ama Lavinia, Özdemir Asaf’a aşık değildir. İlk aşkı, ünlü ressam ve hocası Edip Hakkı Köseoğlu’dur. İkincisi ise İlhan Selçuk. İlhan Selçuk’la 1952’de evlenir. İlhan Selçuk yıllar sonra Sevim Burak hakkında yazdığı bir yazıda şöyle der: “Kuzguncuk tepelerinde tahtaları kararmış bir ahşap evin alt kattaki odası Boğaz’a bakıyor. Odada dört kişi var: ...Birisi Orhan (Borar). Elinde içki kadehi, Sevim’le sözlü. Sedirde oturan genç kız Özdemir Asaf’ın ünlü şiirindeki Lavinia. Açıkça yazmaz ama odadaki dördüncü kişi muhtemelen kendisidir. Bir yıl sonra Lavinia başlıklı başka bir yazı yazar ve olayı özetler. Ancak bu yazıda da Lavinia’nın gerçek ismini vermez ve kendisiyle bağlantısını yazmaz. “Lavinia’ya aşıktı Özdemir. Oysa o yıllarda Lavinia yere bakan birine tutulmuştu; fırtınalı bir ilişkinin tensel terinde köpüklenen dalgasını yaşarken, gönüllerde dolaşmanın çekiminden de vazgeçemiyordu; ileride bunun hesabının acıyla vereceğinden habersizdi.” İlhan Selçuk’a büyük bir aşkla bağlı olduğunu yıllar sonra İlhan Koman’ın oğlu Ahmet Koman’a yazdığı bir notta da belirten Lavinia, İlhan Selçuk’tan muhtemelen “Gönüllerde dolaşmanın çekiminden vazgeçemediği” için ayrılır. İkinci evliliğini daha da şaşırtıcı bir kişiyle yapar: Öztürk Serengil! Mücap Ofluoğlu’nun kurduğu oda tiyatrosunda kostüm tasarımcı olarak çalışan Mevhibe yine orada çalışan Öztürk Serengil ile evlenir fakat bu evlilik de uzun sürmez. Son evliliğini fotoğrafçı ve kameraman Muhlis Hasa ile yapar. Geçtiğimiz sene 11 Eylül 2007’de de vefat eder.PAZAR VATAN \ Mutlu Tömbekici
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder