14 Mayıs 2009 Perşembe


TURHAN SELÇUK
Başımdan geçenler bir kitaba sığmaz


Birçok kez sansüre uğradı, yargılandı, göz altına alındı. Gözaltındayken polisler tarafından dövüldü. Kaburga kemikleri kırıldı. Soğuk havalarda hâlâ kemiklerinin sızladığını duyumsuyor. Üstelik bunlar uzun sanat hayatının acı anılarının çok küçük bir bölümü. Turhan Selçuk , "Başımdan geçenler uzun bir kitaba sığmayacak kadar çoktur. Sansür tüm bunların yanında ılımlı geliyor bana" diyor.
Çağdaş Türk karikatürünün büyük ustası Turhan Selçuk, ilk kez buluştuğu Yunanlı sanatseverlerin büyük ilgisiyle karşılaştı. Karikatürün günümüzde çok yaygın ve etkili bir sanat kolu haline geldiğini söyleyen selçuk, "Artık 'karikatür sanat mıdır değil midir' tartışılmıyor" diyor.

İnce mizahıyla yıllardır olaylara daha eleştirel gözlerle bakmamızı sağlıyor. Onun karikatürünün dokunuşuyla yüzleşiyoruz gerçekle. Çizgilerinde sorguluyoruz yaşamı, siyaseti, görünmeyen, gizlenmeye çalışılan gerçekleri. Çizgileri sayesinde farklı bir pencereden bakıyoruz hayata. Söz yok. Çizgi var. Hem de çok keskin. Elbette ki

Turhan Selçuk'tan söz ediyoruz.
Onu konuşmamızın sebebi ise yapıtlarının ilk kez Yunanlı sanatseverlerle buluşması. Martta Uluslararası Selanik Belgesel Festivali kapsamında açılan seride 38 yapıtı sergilendi Selçuk'un.Selanik'te Milos Gösteri Merkezi'nin Donopulos Uluslararası Güzel Sanatlar Galerisi'nde altı gün süren sergi Yunanlı sanat ve kültür çevresince büyük bir ilgi ile karşılandı. Selçuk'la hem günümüzdeki karikatür algısını konuştuk, hem de şöyle bir geçmişe baktık. Birçok kez sansüre uğrayan Selçuk, yargılandı, gözaltına alındı, hatta kaburga kemikleri dahi kırıldı.Tüm bunların yanında sansürün hafif geldiğini söylüyor. Genç çizerlere bir sözü var: "Zaman genç çizerin ulaşmak istediği noktaya varabilmesi için deneyimlerinin, çabalarının laboratuvarı olacaktır".

- Karikatürle kendinizi ifade etmeye ne zaman, nasıl başladınız?
Karikatüre 1941'de Adana Erkek Lisesi son sınıfta okurken başladım. İlk karikatürüm Türk Sözü gazetesinde yayımlandı. Aynı yıl İstanbul'daki spor dergilerine de yolladım çizgilerimi, yayımlandı. Beni bu sanata yönelten nedene gelince... Ailede annemin resim ve sanata karşı yoğun bir ilgisi vardı. Merhum Orhan Ağabeyim de çok güzel çizerdi. Ben onların etkileriyle bu sanata yöneldim.

- Karikatürlerinize nasıl müdahaleler oldu? Çok kez sansürlendiniz mi?
Birçok kez sansüre uğradım, yargılandım, gözaltına alındım. Gözaltındayken polisler tarafından dövüldüm. Kaburga kemiklerim kırıldı. Soğuk havalarda hâlâ bu kemiklerimin sızladığını duyumsarım. Bunlar uzun sanat hayatımın acı anılarının çok küçük bir bölümü. Başımdan geçenler uzun bir kitaba sığmayacak kadar çoktur. Sansür tüm bunların yanında ılımlı geliyor bana.

- İnsan hakları sizin her zaman temel aldığınız bir konu. Son dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben tüm yaşamım boyunca insan haklarına çok önem verdim. Bu konuda yazıp çizdim, sergiler açtım. Bu sergiler Almanya'da, Fransa'da ve diğer Avrupa ülkelerinde açıldı, dolaştı. Güney Afrika'ya kadar uzandı. Zencilerin yaşadığı kolhozlarda sergilendi. Cumhuriyet gazetesinde bu konuda daha güçlü karikatürler çizdiğimi sanıyorum.Tüm dünyanın "insan hakları" konusunu savunmaya ve özellikle üzerinde titizlikle durmaya gereksinimi var.

-Günümüze nasıl bakıyorsunuz? Karikatürün etkisi ve her zamanki popülerliği korunuyor mu?
Karikatür günümüzde önemli ve çok yaygın, etkili bir sanat kolu haline geldi. Artık eski yıllardaki gibi "Karikatür sanat mıdır değil midir" tartışmalarına son verildi. Ben karikatürü "grafik mizah" olarak tanımlıyorum kısaca. Çağdaş karikatürün en etkin tanımlarından birini İLHAN SELÇUK şöyle yapmıştı:
"Çizgilerin soyutlanmasında mizahın geometrisine varmaktır."
Salt mizahi grafiğe dayalı , sanatsal boyutlar kazanmış günümüz karikatür sanatı birkaç kelime ile bundan daha güzel özetlenemezdi. Karikatürün yaygınlaşmasının, çok sevilmesinin, günlük gazetelerden, dergilerden, grafik sanatına, müzelere, kitaplara, sinemaya, dekorlara kadar uzanmasının nedeni az önce bahsettiğim özellikten. Ben hep bu yolda karikatürler çizdim. Yazısız karikatürün öncülüğünü yaptım. Şunu savunuyorum: "Karikatür çizgileri okunabilir." Amerika'da kişilerin zekâ testi, benim "okunabilir" dediğim 5-10 karikatür kişinin önüne konarak yapılır; kişiye bunları okuyabildiği oranda zekâ notu verilir.

-Gençlerin yaklaşımı nasıl?
Günümüzde Türk karikatürü bir yozlaşmaya doğru sürükleniyor. Eski Türk karikatürünün fıkra gibi alt yazıları, karikatürün içine aktarılmış karmaşık ve çok çizgilerin arasına serpilmiş ve "karikatür sanat mıdır değil midir" dönemine dönülmüştür. "Grafik Mizah" tanımına uygun çizen gençler, bu tür liboş basınında yer bulmadığı için uluslararası yarışmalara yönelerek, yapıtlarını oralara göndermeye başladılar.

-Böyle bir ortamda neler önerirsiniz gençlere?
Elbette ki karikatür çizmek bir yetenek işidir. Espri ve çizgi yeteneği başta gelir. Bu iki yeteneğin yanı sıra kendine özgü bir dünya, kendine özgü bir çizgi, kendine özgü bir espri edinebilmek için çaba harcamak, okumak, izlemek, araştırmak gerekiyor. Zaman da çok önemli. Zaman genç çizerin ulaşmak istediği noktaya varabilmesi için deneyimlerinin, çabalarının laboratuvarı olacaktır.

ZUHAL AYTOLUN röportajı \ 5 Nisan 2009 Pazar \ Cumhuriyet Pazar dergi


Hiç yorum yok: