OOOF OFF LİNE
Dijital Yaşam Bedava mı?
Aslında ücretsiz olarak yararlandığımız tüm hizmetler yada web siteleri için birer bedel ödüyoruz. Evet bu cüzdanlarımızdan çıkan para şeklinde olmuyor, ancak dijital dünya nimetlerinden faydalanırken arkamızda bıraktığımız izlerde giderek en az para kadar değerli bir meta haline geliyor.
Dijital Yaşam Bedava mı?
2006 yılında ülkemizi ziyareti sırasında gazeteciler Bill Gates'e soruyor: "Siz Microsoft olarak CIA'ye bilgi veriyor musunuz?" Bill Gates'in cevabı ise sadece gülmek oluyor! (Türkçe meali "E herhalde" olsa gerek).
Microsoft'un ürünü olan Windows işletim sistemi PC dünyasına bir düzen getirmeden önce ekstra para vererek stın alınan pek çok program, zaman içinde Windows'un ücretsiz bir parçası haline geldi. İnternette sörf yapmaya yarayan Explorer'dan tutun da hesap makinesine kadar.
İnternetin ticari faaliyetlere de açıldığı 90'lı yılların başında ilk başarı hikâyesi yaratanların başında ücretsiz e-posta hizmeti veren Hotmail ile Yahoo geliyordu. Daha sonra gmail o zaman hiçbir rakibinin yapmadığı bir şeyle piyasaya girdi ve bedava e-posta hizmetini 1 gigabyte kapasiteye dek çıkardı. O arada gözden kaçan ufak bir detay ise gmail'in hiçbir e-postayı silmemesi idi. İnternetle birlikte sunulan ve ücretsiz olduğu için rağbet gören hizmetleri, web siteleri o kadar çok ki bunları tek tek tespit etmeye gerek yok. Facebook'tan Myspace'e, Yahoo'dan Twitter'a çok geniş bir alanda ücretsiz hizmetler internette biz bireysel kullanıcılara sunulmakta.
Başlangıçta bu hizmetlerin ücretsiz olmasının getirdiği finansal dengesizlik, web sitelerine alınacak reklamlarla yada firmalara yapılacak stratejik yatırımlar yada halka arzlarla bertaraf ediliyordu; edilecek deniliyordu.
Ancak şimdi tıpkı bir baraj gölü gibi bu ücretsiz hizmetlerin gündelik kullanımdan doğan yeni bir artı - değer oluştu. Kullanıcıların oluşturduğu veriler.
Bu veriler kendi başlarına pek bir anlam ifade etmeseler de bir araya getirildiklerinde çok değerli enformasyon yada bilginin üretilmesinde kullanılabilir. Doğal olarak burada devreye suiistimal olasılığı giriyor. Olumlu anlamda kullanılabileceği gibi bu veriler olumsuz amaçlar için de kullanılabilir.
Bu açıdan baktığımızda Aslında ücretsiz olarak yararlandığımız tüm hizmetler yada web siteleri için birer bedel ödüyoruz. Evet bu cüzdanlarımızdan çıkan para şeklinde olmuyor, ancak dijital dünya nimetlerinden faydalanırken arkamızda bıraktığımız izlerde giderek en az para kadar değerli bir meta haline geliyor.
Dijitalleşmenin getirdiği kolaylık, basitlik, hız, gündelik hayatımızda yıllardır farkında olmadan yaşadığımız kimi olguları yeni yeni idrak etmemizi de olanaklı kılıyor. Bu tür bırakılan izlerin değerlendirilmesi olgusu sadece dijital kültüre olası bir şey değil. Bunun en basit örneğini kimlik kartları için verebiliriz.
Bugün cüzdanımızda bir nüfüs kâğıdı taşımaktan gocunmuyoruz. Ancak İngiltere'de ilk kimlik belgesi kullanımı ortaya atıldığında pek çok insan "yönetim bizi fişliyor" diye kazan kaldırmış. "Fişlemek" ülkemizde de iktidara gelenlerin en sevdiği işlerden olsa gerek. Kırk yıldır pasif konumda "fişlenen" olmaktan bıkan ve aktif olarak fişleyen olma düşü kuranların bulunduğunu da öğrendik yakın zamanda. Oysa aynı kişiler üçüncü kere gittikleri bir lokantada garsonun kendilerini tanıyıp, özel muamele yapması karşısında hiç de rahatsız olmuyor, tam tersine haz duyuyordur.
O halde önemli olan arkada bırakılan izlerin birileri tarafından toplanması değil; bu izlerin değerlendirilmesinin hangi amaca hizmet edeceğiyle ilgilidir. Eğer bu izleri değerlendiren özel yada kamu gücü bunu bireylerin yaşam kalitesini yükseltmek için kullanacaksa (yukarıdaki garson örneğindeki gibi) bir sorun yok.
Asıl sorun bu güç odaklarının güvenilir olup olmadıklarıdır. Bu resimde güven ancak açıklığın olduğu, baskıcı, yandaşçı olmayan bir tutumun sergilediği ortamlarda filizlenebilir.
( 5 Mart 2010 Cumhuriyet / Bilim Teknoloji)
Microsoft'un ürünü olan Windows işletim sistemi PC dünyasına bir düzen getirmeden önce ekstra para vererek stın alınan pek çok program, zaman içinde Windows'un ücretsiz bir parçası haline geldi. İnternette sörf yapmaya yarayan Explorer'dan tutun da hesap makinesine kadar.
İnternetin ticari faaliyetlere de açıldığı 90'lı yılların başında ilk başarı hikâyesi yaratanların başında ücretsiz e-posta hizmeti veren Hotmail ile Yahoo geliyordu. Daha sonra gmail o zaman hiçbir rakibinin yapmadığı bir şeyle piyasaya girdi ve bedava e-posta hizmetini 1 gigabyte kapasiteye dek çıkardı. O arada gözden kaçan ufak bir detay ise gmail'in hiçbir e-postayı silmemesi idi. İnternetle birlikte sunulan ve ücretsiz olduğu için rağbet gören hizmetleri, web siteleri o kadar çok ki bunları tek tek tespit etmeye gerek yok. Facebook'tan Myspace'e, Yahoo'dan Twitter'a çok geniş bir alanda ücretsiz hizmetler internette biz bireysel kullanıcılara sunulmakta.
Başlangıçta bu hizmetlerin ücretsiz olmasının getirdiği finansal dengesizlik, web sitelerine alınacak reklamlarla yada firmalara yapılacak stratejik yatırımlar yada halka arzlarla bertaraf ediliyordu; edilecek deniliyordu.
Ancak şimdi tıpkı bir baraj gölü gibi bu ücretsiz hizmetlerin gündelik kullanımdan doğan yeni bir artı - değer oluştu. Kullanıcıların oluşturduğu veriler.
Bu veriler kendi başlarına pek bir anlam ifade etmeseler de bir araya getirildiklerinde çok değerli enformasyon yada bilginin üretilmesinde kullanılabilir. Doğal olarak burada devreye suiistimal olasılığı giriyor. Olumlu anlamda kullanılabileceği gibi bu veriler olumsuz amaçlar için de kullanılabilir.
Bu açıdan baktığımızda Aslında ücretsiz olarak yararlandığımız tüm hizmetler yada web siteleri için birer bedel ödüyoruz. Evet bu cüzdanlarımızdan çıkan para şeklinde olmuyor, ancak dijital dünya nimetlerinden faydalanırken arkamızda bıraktığımız izlerde giderek en az para kadar değerli bir meta haline geliyor.
Dijitalleşmenin getirdiği kolaylık, basitlik, hız, gündelik hayatımızda yıllardır farkında olmadan yaşadığımız kimi olguları yeni yeni idrak etmemizi de olanaklı kılıyor. Bu tür bırakılan izlerin değerlendirilmesi olgusu sadece dijital kültüre olası bir şey değil. Bunun en basit örneğini kimlik kartları için verebiliriz.
Bugün cüzdanımızda bir nüfüs kâğıdı taşımaktan gocunmuyoruz. Ancak İngiltere'de ilk kimlik belgesi kullanımı ortaya atıldığında pek çok insan "yönetim bizi fişliyor" diye kazan kaldırmış. "Fişlemek" ülkemizde de iktidara gelenlerin en sevdiği işlerden olsa gerek. Kırk yıldır pasif konumda "fişlenen" olmaktan bıkan ve aktif olarak fişleyen olma düşü kuranların bulunduğunu da öğrendik yakın zamanda. Oysa aynı kişiler üçüncü kere gittikleri bir lokantada garsonun kendilerini tanıyıp, özel muamele yapması karşısında hiç de rahatsız olmuyor, tam tersine haz duyuyordur.
O halde önemli olan arkada bırakılan izlerin birileri tarafından toplanması değil; bu izlerin değerlendirilmesinin hangi amaca hizmet edeceğiyle ilgilidir. Eğer bu izleri değerlendiren özel yada kamu gücü bunu bireylerin yaşam kalitesini yükseltmek için kullanacaksa (yukarıdaki garson örneğindeki gibi) bir sorun yok.
Asıl sorun bu güç odaklarının güvenilir olup olmadıklarıdır. Bu resimde güven ancak açıklığın olduğu, baskıcı, yandaşçı olmayan bir tutumun sergilediği ortamlarda filizlenebilir.
( 5 Mart 2010 Cumhuriyet / Bilim Teknoloji)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder