9 Ocak 2009 Cuma

Deniz Som - Vaziyet


Nasır mıymış?
KÜÇÜK dağları sen yarattın. Küçük dağların karlı tepelerini sen yarattın. Küçük dağların karlı tepelerindeki küçük kasabaları sen yarattın. Davos'u bile sen yarattın. Yarattığın küçük dağların karlı tepelerindeki küçük kasaba Davos'u fetheden de sensin. Sen fatihsin. Arap'ın yalellisindeki kahramansın. Ilımlı ılımsız bütün islamcıların en büyük önderisin. Hamas'ın, Hizbullah'ın, Müslüman Kardeşler'in gönlünde açan bir gülsün. Esen gürleyen, atıp tutansın. Vurdu mu oturtan, koydu mu hoplatan, kalktı mı zıplatan sensin. Sen bir tanesin. Sen mazlumların mazlumu, masumların masumu, kimsesizlerin kimisin. Senden büyük bir Allah var.
Sen, sosyalist diktatör Mısır Devlet Başkanı rahmetli general Cemal Abdülnasır'dan boşalan Arap dünyasındaki karizmatik liderlik koltuğunun yeni ve yegâne sahibisin!
Amma ve lakin, Nasır denince dikkat etmelisin! Bilir misin, bilmem...


5 Haziran 1967'de Mısır'ın 240 bin, Suriye, Ürdün ve Irak'ın 307 bin asker verdiği, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir'in asker ve silah yardımı yaptığı en az 550 bin kişilik Arap orduları ile İsrail arasında savaş başladı. 50 bin kişilik İsrail ordusu, 214 bin kişilik yedek kuvvetlerini cepheye göndermesine gerek kalmadan altı gün içinde Arap ordularını bozguna uğrattı. İsrail 300 uçakla yürüttüğü hava saldırılarında Arapların 950 savaş uçağının yarısını yok etti ve 800 tankla da Arapların 2500 tankını durdurdu. Arapların "iman gücü" , İsrail'in "teknik gücü" karşısında hezimete uğradı. İsrail, Altı Gün Savaşı sonunda topraklarını dört katına çıkardı. Bugün, Ortadoğuda'ki sorunun temelini oluşturan İsrail işgali altındaki topraklar Arap dünyasının karizmatik lideri rahmetli general Cemal Abdülnasır'dan hediye kaldı!


Hem unutma; Nasır "ücüncü dünya" nın bağımsız ve bağlantısız liderlerindendi, oysa sen emperyalizmin Ortadoğu'daki eşbaşkanısın ve İsrail başbakanı Ehud Olmert de senin asbaşkanın.
Irak'da 1.5 milyon Müslüman öldürülürken sesini çıkartmayan sen; kendini fatih sanıp fazla kasılma ve sakın Nasır'ın hezimetini unutma!


Satranç
"Davos'taki satranç karşılaşmasını boksörümüz tayyip nakavtla kazandı!"

Monşer
"Çekirdekten siyasi dış ilişkilerde gaf yapar, cümle monşer düzeltemez!"


Nazi Almanyası'nda papaz Martin Niemöller'in günlüğünden:
"Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkartmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkartmadım; çünkü ben sendikacı değildim. Sonra yahudileri topladılar, sesimi çıkartmadım; çünkü ben yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı."



3 Şubat 2009 Salı \ Cumhuriyet


Sorularla
SORU:
İsrail Başbakanı Ehud Olmert ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı RTE arasında nasıl bir benzerlik var?
El cevap: İkisi de seçim yatırımı yapıyor! Olmert, şubat ayında İsrail’deki genel seçim için Gazze’ye havadan, karadan ve denizden tonlarca bomba gönderiyor; RTE, mart ayında Türkiye’de yapılacak yerel seçimler için dört koldan tonlarca kömür ve bulgur yağdırıyor.
Bir soru daha: Olmert ile RTE, bu yatırımlarda sırtını nereye dayıyor, kime güveniyor?
Yanıt: İkisi de sırtını tabii ki Washington’a dayıyor; ABD Başkanı George W. Bush Olmert’in asbaşkanı, RTE’nin ise esbaşkanı oluyor!
Soru kendiliğinden geliyor: İyi ama “topal ördek” Bush üç-beş gün sonra gidiyor ve yerine siyahi umut Barack Obama gelmiyor mu?
El cevap: Paranın dini olmadığı gibi emperyalizmin de rengi yoktur. Kayserili nasıl, eşeği boyayıp babasına satıyorsa, küresel efendiler de kullandıkları maşayı değiştirirken boyayıp öyle satıyor.
Başka bir soru: Emperyalizmin Ortadoğu’daki eşbaşkanı RTE ve asbaşkanı Olmert iken, RTE Gazze’deki Filistinliler için Ortadoğu turuna niye çıktı?
Soruya sorularla yanıt: RTE geziye çıktı da ne oldu? Filistinlileri yalnız bırakan Araplara barış için hangi planı götürdü de ne yanıt aldı? Kaldı ki Gazze’de olanlar Arap despotlarının umurunda mıydı? Mısır, sınır bölgesinde inisiyatifi Türkiye’ye bırakır mı? Suudi Arabistan, Amerika’nın sözünden çıkar mı? Eşbaşkan RTE, arabuluculuk turu atmaya bu kadar meraklıysa niye İsrail’e gidip asbaşkan Olmert’le görüşmedi?
Son soru: İsrail’in Gazze’de İslamcı terör örgütü Hamas’a karşı başlattığı savaş, uçağa atlayıp kendini yollara vuracak kadar RTE’yi sarsmış olabilir mi?
El cevap: Evet, hem öyle bir sarstı ki, Ankara’da belediyenin doğalgaz şirketinin sorumsuzluğundan yaşamını yitiren yedi genç için ağzını açamadı!
En son soru: Ankara’da İ. Melih Gökçek’in müstafi gaz müdürü, ölen gençleri üstleri çıplaktı diye suçlarken ne demek istedi?
Son yanıt: RTE, İstanbul’da belediye başkanıyla yanarak can veren kadınların kapısındaki boş şarap şişelerini gösterirken demek istediyse onu söylemek istedi!
Eczaneler ve Teksöz ile Domaç
TÜRKİYE’DE ilk kez eczacılar meydanlara döküldü ve Türk Eczacıları Birliği Başkanı Erdoğan Çolak, sigortalıların serbest eczanelerden ilaç almasını sağlayan sözleşmeyi feshedeceklerini açıkladı. Bu karar, İslamcı AKP’nin “Sağlık Reformu”nun fena halde çöktüğünün kanıtıydı. Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer’in anlattıkları ise kimlerin enkaz altında kaldığını gösteriyordu:
“AKP hükümetinin iftiharla uygulamaya koyduğu Sağlık Reformu’nun en temel ayağı Kamu İlaç Alım Protokolüydü. Bu protokol 14 Aralık 2004’te Maliye Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası ve Türk Eczacılar Birliği arasında imzalanmıştı. Protokole imza atan taraflar, bu uygulamayla kamunun yıllık 1 katrilyon lira kârı olacağını müjdelerken Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hızını alamayarak ‘Kamunun yıllık ilaç maliyeti katrilyonlarca lira. Ben bu kadar çok ilaç alıyorsam, o zaman bir kıyak da isterim’ demişti. ‘Kıyak Protokol’ün ardından, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Tuncay Teksöz yasal engele rağmen dünya ilaç devi Pfizer’in Türkiye Sağlık Politikaları Koordinatörlüğü’ne transfer edilmiş, Türk Eczacıları Birliği Başkanı Mehmet Domaç da AKP’den seçime sokularak milletvekili yapılmıştı!”

8 Ocak 2009 - Cumhuriyet gazetesi

Hiç yorum yok: